30 Kasım 2010 Salı

(A2) GALATASARAY 0-0 GÜNGÖREN BLD. ve ALTYAPI


Bu hafta sonu Ali Sami Yen'deki son derbiyi izlemek üzere İstanbul'daydık. Beşiktaş maçını sadece Beşiktaş maçı olmaktan öte "2008 Sonrası Galatasaray" olmak üzere ayrıca değerlendiririz. İstanbul'a gitmişken A2 Takımımızın maçını da izlemeden dönmek olmaz dedim ve Galatasaray-Güngören Bld. maçı için Florya'nın yolunu tuttum. Gittiğimde artık sakatlıktan yavaş yavaş kurtulan Arda Turan'a laktat testi uygulanıyordu. Umarım sonuçlar olumlu çıkar da Arda da bir an evvel takıma döner. Maça gelecek olursak, Galatasaray A2 Takımı'nda sakat Cem Sultan yoktu. Ödem olduğu için bu haftalık oynatmamayı tercih etmişler. Takım olarak, A Takım'dan 3-4 kat fazla mücadele eden bir A2 Takım vardı Güngören Bld. karşısında. Orta sahada Cumhur-Emre ve Musa bu mücadele gücünü sağladı. Bu 3'lüden daha ofansif oynayanı Musa, solda Berkin sağda Mert Çetin ve forvette Anıl Dilaver ile de gol aradı Galatasaray. Her ne kadar ofansif anlamda Musa pek üretken olamasa, istediklerini yapamasa da bu oyuncu ve Anıl Dilaver ile pozisyon fırsatlarını buldu Sarı-Kırmızılılar. Güngören Bld. de bazı pozisyonlar yakalasa da maç hakemin büyük katkısıyla 0-0 bitti. Hakem 2 takımın da net penaltılarını vermedi. Orta sahada yüksek enerjileriyle Emre Yüksektepe ve Cumhur Yılmaztürk, gayet iyi dribbling kapasitesiyle Berkin Arslan, sağ bekte azmiyle Onur Arıkan Galatasaray'da dikkat çeken isimlerdi. Galatasaray son yıllarda A2 Takım'dan A Takım'a çok fazla oyuncu çıkartamasa da, bu oyuncuların umudunu halen koruyabilmesi oldukça iyi. Her biri profesyonel liglerde en az 1'er sene kiralık verilerek denenmesi, performanslarının incelenmesi gereken oyuncular. Tabii tam bu noktada Galatasaray'ın son yıllarda yapamadığı bir şey daha var: Oyuncuları doğru, oynayabilecekleri takımlara gönderebilmek.

Tabii A2 Takımlar seviyesinde en önemli sözcük "altyapı". Karşılaşma sırasında Galatasaray Eski A2 Takımı Antrenörü Nedim Yiğit Hoca ile de görüşme fırsatım oldu. Nedim Hoca da bu işlerin direkt olarak, hem de daha yakın geçmişte Galatasaray gibi bir kulüpte içinde bulunan biri sıfatıyla Türkiye'de altyapıya verilen, daha doğrusu verilmeyen önemden bahsetti. A2 Ligi maçlarının oynatıldığı sahalardan tutalım, oyuncuların antrenman programları hatta beslenmelerine kadar olan yanlışların yapıldığından dem vurdu. Tabii buranın İstanbul gibi futbolun daha doğrusu bu ülkedeki her şeyin merkezi konumundaki bir şehir olduğunu göz önüne alınca diğer 80 ildeki altyapı uygulamalarını düşünmek dahi istemiyor insan. Neredeyse 75 milyonu aşkın nüfusumuz olduğundan bahsederken, 3.5-4 milyon insanımızın yaşadığı Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden en az Türkiye'deki kadar önemli futbolcumuz çıkıyor. Yavaş yavaş Avrupa ülkeleriyle neredeyse kavga edecek hale geliyoruz; Mesut Özil, Ömer Toprak, İlkay Gündoğan örneklerinde olduğu gibi...

27 Kasım 2010 Cumartesi

TÜRK TELEKOM 69 - 97 GALATASARAY


Galatasaray'dan değil, Türk Telekom'dan başlayalım. 2-3 sene öncesinin özellikle evinde önüne geleni deviren Telekom'u gitmiş yerine "Gelen geçen vurdu zaten, bir de siz vurun bir şey olmaz" diyen bir takım gelmiş. Ercüment Sunter'in Beko Basketbol Ligi'nde finale taşıdığı o kadronun başarılarına alışkın Ankara taraftarı da, sezona bu kötü girişi kaldıramadı ve oldukça tecrübeli koç Faruk Akagün'e istifa tezahüratlarında bulundu. Buraya kadar herşey normal ama o tezahüratlara Galatasaray taraftarının da katılması hiç hoş olmadı. Birincisi bu kadar büyük bir kulübün taraftarı sırf kendisini biraz daha fazla tatmin etmek uğruna başka takımın işlerine karışmamalı. İkincisi ve daha önemlisi ise istifaya davet edilen koç size ligdeki son şampiyonluğunuzu tattıran hocaysa, 2 kere uzak durmalısınız bu anlamsız davranıştan. Maç boyunca takımına oldukça iyi destek veren Galatasaray taraftarı bu büyük hataya düşerek ayıp etti. Telekom'da saha içine gelirsek S.Becirovic dışında çok da dişe dokunur bir şey olmadığını görüyoruz. Mehmet Yağmur ve Yunus Çankaya da etkili olmaya çalışıyor ama bu çabalar önemli takımlar karşısında maç kazanmaya yetmez. Telekom'un Becirovic haricindeki yabancılarını göndererek o boşlukları çok iyi oyuncularla doldurması lazım. Bu mali güç Telekom'da fazlasıyla mevcut. Belki o durumda hak ettiği yerlere yaklaşabilen bir Türk Telekom görebiliriz.

Galatasaray ise Oktay Mahmuti'nin gelişinden sonra beklendiği gibi savunmasına çok fazla önem veriyor. Bu maçta 97 sayı atmayı başarsa da maçı izleyenler bunun Telekom'un zayıf bir takım olmasından kaynaklandığını ve buna ek olarak Galatasaray takımının 97 sayı atarken dahi savunmaya ayrı bir önem verdiğini rahatlıkla görmüşlerdir. Özellikle uzun rotasyonu kendinden daha güçsüz takımlar karşısında şov yapıyor Galatasaray'ın. Bir de Caner Topaloğlu-Melih Mahmutoğlu rotasyonuna sınıf atlatabilecek kalitede bir oyuncu daha alınabilirse o zaman çok daha olumlu konuşabiliriz Galatasaray için. Takım oyununa verilen çok büyük önem Galatasaray'ın en büyük artısı. Skorboard'da 15 ve üstünde sayı atan birini gördüğünüzde ne zaman attı bu kadar sayıyı diyorsunuz ki bu da takımdaki paylaşımcılığın, herkesin elini taşın altına soktuğunun bir göstergesi. Bu sezon erkek basketbolunda Galatasaray'da olumlu gelişmeler var, meyveleri de gelecektir elbette.

26 Kasım 2010 Cuma

ÖMER TOPRAK GELİYOR MU?


Guus Hiddink son dönemde Türk Milli Takımı için izlediği maçların sayısında önemli bir artışa gitti. İlk aylarında Milli Takım'a en çok oyuncu veren büyük takımlarımızın maçlarında dahi görünmeyen Hiddink'i takımı gençleştirme kararı aldıktan sonra herhangi 2 Anadolu takımının oynadığı maçlarda dahi görür olduk ki bu Milli Takımımız adına oldukça mutluluk verici bir durum. Guus Hiddink arşivindekilere bu hafta sonu 2 maç daha ekleyecek. Biri herkesin tahmin edeceği üzere Ali Sami Yen'deki Galatasaray-Beşiktaş maçı. Diğeri ise Hannover'deki AWD-Arena'da oynanacak olan Hannover 96-Freiburg Bundesliga 14.hafta karşılaşması. İlk bakışta bu takımların kadrolarında hali hazırda Türk Milli Takımı için oynayan futbolcu olmadığını görüyoruz ama Freiburg'da Almanya Milli Takımı ile takımımızda oynatabilmek için deyim yerindeyse kapıştığımız savunma oyuncusu Ömer Toprak forma giyiyor. Hiddink ve Oğuz Çetin'in Ömer Toprak'ı izlemeye gitmesi, Ömer'in de Türkiye'ye hiç de soğuk bakmadığının çok açık göstergesi. Ortada herhangi bir ret cevabı olsa Türk Milli Takımı Teknik Sorumlusu'nun Ömer Toprak'ı izlemesi gibi bir durum olamaz. Bu, çok sıkıntı çektiğimiz savunma rotasyonu için çok önemli bir haber.

Peki, Ömer Toprak'ın Milli Takım'a gelmesiyle ne gibi değişmeler olabilir. Öncelikle son maçla rotasyona giren Serdar Kesimal ve yine kadroya yeni çağrılan isimlerden olan Ersan Gülüm ile beraber, Hiddink'in vazgeçmediği Servet Çetin'in yanındaki adam rolü sağlama alınmış olur. Geçmişte Gökhan Zan, İbrahim Toraman, Önder Turacı, Emre Güngör, Ömer Erdoğan ve daha nicelerini izlediğimiz bu pozisyonda kalıcılığın sağlanabilmesi çok önemli. Ömer Toprak'ı Serdar ve Ersan'dan ayıran, Milli Takımımız için çok önemli kılan özellikleri mevcut. Öncelikle oyun anlamında hem uzunca boylu hem de hızlı olan bir stoper ve ayağına hakim. Yaşının da çok genç olması uzun yılları sağlama alabileceğimizi gösteriyor. Takımı Freiburg'da, sağlıklı olduğunda, son 3 yıldır düzenli olarak forma giydi. Öncelikle Bundesliga 2'de takımı üst lige taşıyan en önemli unsurlardan biri olmayı başardı. Daha sonra geçirdiği çok elim go-kart kazasının ciddi etkilerinden kurtulmayı beklenenden kısa sürede başardı ve Bundesliga gibi önemli bir ligde formasını geri almayı başardı. Şu anda ligde 6.olan Freiburg'un savunmasının en önemli ismi hatta oldukça geçerli sayabileceğimiz transfermarkt.com verilerine göre de takımın en değerli 2.oyuncusu konumunda.

Daha önce Oğuz Çetin'in tek başına izlediği, aslen Sivaslı olan Ömer Toprak'ı, şimdi de Guus Hiddink-Oğuz Çetin ikilisinin birlikte izleyecek oluşu Milli Takımımız için Almanya'daki oyuncularımız arasında İlkay Gündoğan ile birlikte en çok önemi arz ettiğini düşündüğüm Ömer'in tercihi konusunda beni hayli umutlandırdı. Umarım en kısa zamanda resmi açıklama da gelir.

24 Kasım 2010 Çarşamba

UYUMAYIN - III RADOSAV PETROVİC


Lig kalitesi Avrupa'nın ön saflarında olmasa da her zaman kaliteli oyuncular çıkarmayı başarır Sırbistan. Genellikle Partizan ve Kızılyıldız önderliğinde yürüyen bu zincire çok sağlam bir halka daha katılıyor, hatta katıldı bile diyebiliriz. Partizan takımının ön liberosu Radosav Petrovic kendisini iyiden iyiye hissettirmeye başladı. 1.93 boyunda ve henüz 21 yaşında olan Petrovic, bu fiziğiyle tam bir ön libero duruşuna sahip. Sadece fiziğinin çok iyi olması ve top kesmesiyle değil, tekniğiyle de tam bir orta saha oyuncusu olduğunu ispatlıyor bu oyuncu. Pas yüzdesi oldukça yüksek olan, dahası bu pasları, ön liberoların genelde yaptığı gibi, topu en yakın arkadaşına verip kurtulmak yerine, yaratıcılık özelliğini de kullanarak dikine oynaması benim gözümde en büyük artısı. Sırbistan Milli Takımı'nın 2010 Dünya Kupası kadrosunda yer almış ve kupada 15 dakika oynama fırsatı bulmuştu. O takımda Kacar, Kuzmanovic, Dejan Stankovic gibi oyuncuların arasında yer alıp forma bulması da bu yaştaki bir oyuncu için gayet olumlu referans. FIFA.com Dünya Kupası'nda kendisi için "Sırbistan Milli Takımı'nın az tanınan oyuncularından biri ama bunun tek nedeni tecrübesizlik" diyerek yeteneğine vurgu yaptı. O tecrübesizliğini de son 2 sezondur çıktığı lig ve Şampiyonlar Ligi maçlarında yavaş yavaş üzerinden atıyor. Geçen sezon 24 maçta 7 gol, bu sezonsa 11 maçta 6 gol gibi bir ön libero için inanılmaz gol yüzdesi yakalayan Radosav Petrovic yakın zamanda kendisini çok daha önemli bir lige ve kulübe atacak gibi görünüyor. Bu kulübün Türkiye'de olmasını isteriz elbette ama Chelsea, Milan gibi kulüplerde oynayabilecek potansiyel taşıyan oyuncuları yakalama konusundaki başarımızı düşününce bunun olması çok kolay değil.

15 Kasım 2010 Pazartesi

RERERE RARARA SAMSUN ANTEP ANTALYA


Fenerbahçe maçından sonraki Antalya-Trabzon-Manisa maçları yazısında da belirttiğim gibi bu takımlarla sezonun kaderini belirleyecek 3 maç oynadı Galatasaray. 3 maçta alabildiği 3 puanla da bu sezonu bitirmiş oldu. Bu gerçek, Galatasaraylılara ağır gelmemeli, gelecek sezonları Galatasaray gibi geçirmek istiyorsak bu durumu kabul edip ona göre davranmak durumundayız. Tümünü YaslaBu tip durumlarda, özellikle Türkiye'de hemen teknik adamlara neşter vurulur ve durum kurtarılmaya çalışılır ama daha 3 hafta önce teknik direktörünü göndermiş bir takım olarak Galatasaray'ın böyle bir seçeneği yok, olmamalı da. Türkiye'de yönetimlerin gitmediği gerçeğini de düşündüğümüzde sırada "ruhunu sahaya koymayan(!)" futbolcular var. Devre arasında, belki de devre beklenmeden bazı futbolcular gönderilecek, takımda yeni bir temiz hava yakalanmaya çalışılacak. Ancak bana göre tamamen dibe vurmuş bir takım olan Galatasaray'da oyuncuların hemen hepsinin gönderilme zamanı gelmiştir. Takıma fayda sağlayamayan yerliler Gökhan Zan, Mustafa Sarp, Ayhan Akman, Hakan Balta, Aydın Yılmaz, Ali Turan ve bunlara ek olarak Servet Çetin ile yollar ayrılmalıdır. Yabancı oyunculardan da Türk Futbolu'na uyum sağlayamayan Elano ve Hagi'nin sisteminde yeri olmadığı ortaya çıkan Misimovic de opsiyonu kullanılmayarak gönderilecek futbocular arasında yerini almalıdır. Geri kalan dönem için gerçekten bu takımı hak ettiğine inanılan futbolcular alınabiliyorsa alınmalı, alınamıyorsa kalan kadroya genç oyuncularımız takviye edilerek Aslantepe'ye gidilmelidir. Bu, aynı zamanda yıllardır deyim yerindeyse uyuyan Galatasaray taraftarını da harekete geçirecek, o genç çocukları desteklemek gerektiğini görecek taraftar da uyanacaktır.

Yönetime gelince, Galatasaray'da yönetimler kolay kolay görev süreleri dolmadan görevden ayrılmazlar. Galatasaray Terbiyesi'nin önemli parçalarından biri olduğu kabul edilen bu durum teknik adamlar içinde geçerliydi, ta ki Adnan Polat bu kulübe yönetici olarak girene kadar. Yönetimlerin gitmeme kuralı da Adnan Başkan ile bozulacak gibi görünse de bu yönetime Galatasaray camiası 2012'ye kadar tahammül etmek zorunda diye düşünüyorum. Sportif olarak inanılmaz başarısız bir yönetim olsa da ekonomi, pazarlama vs. alanlarda Galatasaray'a sınıf atlattıkları ortada. Mali olarak bitmiş bir takımı hale yola koymayı başardılar. Bu yönetim kuruluyla sportif başarı gelmeyeceği ortada ama Galatasaray'ın geleceği için 2012 Mart'ına kadar görevde kalmaları gerektiğine inanıyorum. Ancak son dönemlerde ayyuka çıkan yönetim içindeki huzursuzluklar gerçekse artık mali anlamda da büyük iş başarma ihtimalleri kalmamış demektir. Böyle bir şey varsa yönetimin ömrünün çok kısa olduğunu da söyleyebiliriz.

Aslında bu yönetimi 1996 Faruk Süren yönetimi öncesindeki Alp Yalman Yönetimi'ne çok benzetiyorum ben. O yönetimde de sorumlu yönetici Adnan Polat'tı. 4 senede 2 şampiyonluk gibi Galatasaray'ı çok fazla tatmin etmeyecek bir başarı yakalanmış, Avrupa'da adımızı çok fazla duyuramamıştık. Lakin mali olarak çok başarılı olan o yönetim, kendinden sonraki yönetime bankada parası bulnan bir kulüp bırakarak bir anlamda önünü açmış ve sonrasında iş bilen bir yönetimle büyük başarılar gelmişti. Bakalım sportif anlamda büyük başarılar yakalayamayacağımızı bize açıkça gösteren şimdiki yönetimden sonra gelecek yeni yönetimle özlenen çizgimize dönebilecek miyiz?

12 Kasım 2010 Cuma

HIDDINK DEVRİMİ - I --- BU TAKIM O TAKIM DEĞİL


Azerbaycan maçından sonra başta Hiddink olmak üzere birçok kişinin dile getirdiği, istediği Yeni Milli Takım'ın ilk kadrosu bugün açıklandı. Sonda söylenmesi gerekeni en başta söyleyelim: Bu takım o takım değil. Türk insanını heyecanlandıracak, Türk futbolunun gelecekteki 8-10 yılına damga vuracak, bizi büyük turnuvalara götürecek takımın bu çağrılan isimlerden oluşabileceğine, çok fazla inanmak istesem de, inanamıyorum. Daha önce hiç A Milli olmamış, yeni çağrılan oyuncuları hatırlatmak gerekirse; Ufuk Ceylan, Serdar Kesimal, Ersan Gülüm, İbrahim Öztürk, Gökhan Süzen, Yekta Kurtuluş, Yiğit İncedemir, Orhan Gülle, Mehmet Ekici ve Engin Baytar'ı görüyoruz. Zaten kadronun büyük bölümü çok fazla milli olmamış oyunculardan oluşuyor ama bu isimler ilk kez milli olacaklar. Kaleci Ufuk'u çıkardığımızda ilk 3 isim savunmanın göbeğinde oynuyor. Serdar ve Ersan gelecek için ışık veriyor, İbrahim de fiziken hazır olduğu zaman hiçbir eksiği yok ancak bu oyuncular Milli Takım'a sınıf atlatabilecek oyuncular değiller. Bu mevkide sınıf atlatacak oyuncu olarak Ömer Toprak'ın Türkiye-Almanya arasında yapacağı tercihi beklemek gerekiyor. Savunma anlamında Milli Takım'ımızın bir değişikliğe kesinlikle ihtiyacı vardı, Serdar ve Ersan'dan biri uzun vadede bu görevi yapabilecek oyuncu olma yolunda girebilirse o eksiğimizi kapatabiliriz ama dediğim gibi burada Ömer Toprak çok büyük önem arz ediyor. İBB'nin sol beki Gökhan Süzen de ilk defa çağrılanlardan. Ben Hasan Ali Kaldırım'ı bekliyordum, o da A2 Milli Takım için değerlendirilmiş. Hasan da Gökhan da takım oyuncusu hüviyetini sonuna kadar taşıyan oyuncular. Ortada sistemi oturmuş bir takım varsa çok iyi iş çıkaracaklarken, sistemsiz bir takımda silik oyunculara dönüşürler. Keza aynı tanımlamayı orta saha için çağrılan Yekta Kurtuluş ve Yiğit İncedemir için de yapabiliriz. Bu oyuncular Guus Hiddink'in Milli Takım'ın yeni sistemini, yeni yüzünü oluşturacağı oyuncular olmaktan ziyade, oluşturulan yeni sisteme monte edilmesi gereken isimler. Yeni oyuncularda en çok dikkatimi çeken 3 isim ise Engin Baytar, Orhan Gülle ve Mehmet Ekici. 15 gün kadar önce Türkiye'yi seçtiğini açıklayan Mehmet Ekici tam bir sistem oyuncusu. Duran toplarda ve oyunun 2 yönünde de oldukça başarılı olan çağdaş bir orta saha oyuncusu. Bu sezon kiralık oynadığı Nürnberg'de bunu gösteriyor, seneye Bayern Munih'e dönüp ciddi dakikalar alacaktır. Orhan Gülle ise çok hızlı yükselebilen oyuncularımızdan. Beşiktaş'ın benim hala anlayamadığım bir şekilde Gaziantep'e bedavaya kaptırdığı 18 yaşındaki oyuncumuz kesinlikle büyük bir potansiyel. Bu sezon G.Antepspor'a hemen uyum sağlaması ve forma giymesi de bunun bir göstergesi. Uzun bir aradan sonra çağrılan Batuhan Karadeniz, gelecek adına büyük umutlarımızdan ama şu ana kadar Türk futbolseverlerin beklediğini veremedi, bundan sonra verebilir mi, izleyeceğiz.

Guus Hiddink sezon başından beri Almanya'da maçlar izliyor, 10 gün önce de İngiltere'ye, oradaki 4 oyuncumuzla görüşmeye gitmişti. Ne hikmetse sezon başından beri izlenen bu oyunculardan sadece Mehmet Ekici kadroya dahil edildi. Almanya cephesinde Ömer Toprak, İlkay Gündoğan, Taner Yalçın gibi oyunculardan ses seda yok. İngiltere'den de aynı şekilde hiçbir oyuncu çağrılmadı. Oğuzhan Özyakup tercih için süre istemişti ama özellikle Jem Karacan ve Gökhan Töre'nin Ümit Milli Takım için dahi düşünülmemesi şaşırtıcı.

Sonuç olarak Hiddnk Devrimi'nin ilk safhasında ben beklediğimi bulamadım. Ortada elbette bir yenileme hatta büyük bir yenileme çalışması var ama büyük başarılara ulaşabilmek için Şubat ayındaki G.Kore maçına kadar bunun kapsamının genişletilmesi, Milli Takım'a kesinlikle sınıf atlattıracak futbolcularımıza ulaşılması gerekiyor.

7 Kasım 2010 Pazar

OLABİLİR NORMALDİR --- TRABZONSPOR 2-0 GALATASARAY


Galatasaray ve Galatasaray taraftarları için her maçtan önce beklenti galibiyettir, aksi düşünülemez. Ancak şu dönemde Trabzonspor maçı kaybedildiği için hayretlere düşen bir Galatasaraylı olduğunu düşünmüyorum. Elbette tüm taraftarlar üzülmüştür ama günümüz koşulları daha doğrusu 2 takımın durumu göz önüne alındığında sahasında Trabzonspor'un bu maçı kazanması asla beklenmeyen bir sonuç değildi. Burada asıl önemli olan Galatasaray'ın sahada neler yaptığı, kısa vadede Seyrantepe'ye nasıl gideceği, orta ve uzun vadede bu takımın yapabilecekleri. Trabzonspor maçında da aynı Fenerbahçe maçında olduğu gibi önce kontrollü olmayı düşünen bir anlayış vardı Galatasaray'da. Kanatlara sıkışan Misimovic ve Elano'nun destek verdiği Pino ile de golü aradı 2. etapta. Rijkaard dönemine göre Galatasaray'a belli bir anlayış ve disiplin geldiği ortada. Takımıyla bir hazırlık dönemi geçirmemiş teknik adamlar için nefes alabilecekleri ilk uzun araya kadar olan dönem oldukça önemlidir. Hagi de şu anda o dönemi yaşıyor ve bu araya daha 6 maç var. F.Bahçe maçından sonraki "Antalya - Trabzon - Manisa" yazısında da belirttiğim üzere özellikle bu sene Galatasaray için en önemli maçlar Anadolu takımalarıyla oynanan maçlar. Çok kötü başlanan bu sezonda ilk hedef Avrupa Arena'sından uzak kalmamayı sağlayacak bir derece alabilmek olmalı. Daha üst dereceler ise sonraki hedefler. Bu doğrultuda takıma belli bir disiplin gelmiş olması çok önemli. Şimdi hem Hagi'nin takıma git gide alışması hem de sakatların takıma dönmesiyle 2.devrenin başında taşların yerine oturduğu bir Galatasaray izleyebilme ihtimalimiz mevcut.

Bu dönemde Pino'nun tek forvet oynaması, Misimovic'in çok fazla verimli olma ihtimalinin bulunmadığı sol açığa geçmesi Galatasaray için zorunluluk. Misimovic için bir parantez açmak gerekirse bu adam forvetin hemen arkasında, Alex pozisyonunda oynamayacaksa sezon sonunda opsiyonu kesinlikle kullanılmamalı. Forvet arkasında çok verimli olabilecek bir adam olsa da başka mevkilerde normal bir oyuncunun verebileceği bir verimi almak dahi çok zor Misimovic'ten. Tabii devre arasında transferler de konuşulacak. Bİz de konuşuruz, daha çok vakit var lakin orta sahada M.Sarp ve Ayhan'dan bizi kurtaracak en az bir adamın gelmesi gerektiği 2 sezondur olduğu gibi yine bas bas bağırıyor. 2 senedir bunu göremeyenler şimdi görebilir mi, göreceğiz. Lige dönersek, gelecek haftaki Manisaspor maçı çok büyük öneme sahip. Galatasaray'ın kendini bulmasını sağlayacak maçlar işte bu maçlar. Anadolu takımları karşısında alınacak seri galibiyetler ligde en kötü ihtimalle 3-4. sıraya yükselmeyi ve daha yukarıları düşünmeyi sağlayacak.

Bir de Trabzonspor gerçeği var, onu da atlamadan geçmek olmaz. Sir Şenol Güneş'in gelişiyle geçen sene toparlandığını açık şekilde gösterip bu sene için çok iddialı olacağını hissettiren Trabzonspor, sahasında F.bahçe ve Beşiktaş'tan sonra 3.büyük rakibini de devirmeyi başardı. Derbileri kazanmak şampiyonluk yolunda çok önemlidir, Trabonspor da bu sezon bu konuda şimdiye kadar kusursuz. Hem çok dirençli hem de çok üretken olmayı başarabiliyorlar. Aslında Trabzonspor'un geçmişte de böyle dönemleri oldu fakat sürekliliği sağlayamadıklarından şampiyonluktan çok uzak kaldılar. Geçen sezon E. Sağlam yönetiminde Bursa'nın sağladığı devamlılığı sağlayabilirlerse şampiyonluk gelebilir zira bu sezon 3 büyük takım da hiç olmadıkları kadar kötü. Son olarak Jaja faktöründen bahsetmek gerekiyor. Bugün çok etkili görünmese de fiziksel olarak iyi, uzaktan şutları inanılmaz etkili olan tam ligimize uygun bir 10 numara. Bu sezon ilerleyen haftalarda Trabzonspor'a çok şey katacağını düşünüyorum.

2 Kasım 2010 Salı

YENİ YILDIZ ADAYIMIZ: ATİLA TURAN


Son dönemde özellikle Mesut Özil vak'asından sonra Avrupa'nın önde gelen futbol ülkelerinde (Almanya,Fransa,Hollanda,İngiltere) yetişen futbolcularımızla ülke olarak daha fazla ilgilenir olduk. Guus Hiddink'in açık açık dillendirdiği yeni bir Milli Takım oluşturma fikri var ve bu da genel olarak altyapı eğitimini yurt dışında almış oyunculara dayanıyor.Mesut olayının öncesinden beridir bu blogda bu oyunculara ilgi çekmeye, oyuncularımızla alakalı fikir vermeye çalıştık. Gurbette yetişen, A Milli Takım'ımıza uzun yıllar hizmet etme şansı bulunan ancak başka takımların gençler seviyesinde forma giyen oyuncular zincirinde son halka Fransa 2.Ligi'nde Grenoble forması giyen Atila Turan.

Ülke futbolu olarak en çok sıkıntı çektiğimiz bölge olan defansın solunda ve sol önde forma giyebilen bir oyuncu Atila. Takımında bu sezon banko forma giyiyor. Bu sene 8 maçta forma giydi ve son maçta olmak üzere 1 gol attı. Grenoble takımı geçen sezon 2.Lig'e düşmüştü ve bu sezon da düşmeme mücadelesi veriyor. Verdiği bu çetin mücadeleye rağmen 18 yaşında bir oyuncunun banko forma bulabilmesi hele hele bunu Mehmet Bazdarevic gibi mücadele futbolunu ön planda tutan bir hoca ile yapabilmesi Atila'nın düşünülenden daha özel bir futbolcu olduğunu gösteriyor. Son dönemde Barcelona ile adının anılması da Atila'nın Avrupa'nın en potansiyelli gençleri arasında düşünüldüğünü ortaya koyuyor. Burada Barcelona ismi büyük bir referans elbette. Son dönemde Avrupa'daki gençlerimizle birebir görüşmekten çekinmeyerek onları Türk Milli Takımı için ikna etmeye çalışan Guus Hiiddink'in kesinlikle yeni rotasyonunda düşünmesi gereken bir oyuncu Atila Turan. Bu sezon sonunda önemli bir transfer yapma ve 2-3 yıl içinde bir sakatlık yaşamadığı taktirde Avrupa'nın önemli bekleri arasına adını yazdırma ihtimali oldukça yüksek olan bu oyuncuyu kaçırmamak büyük sıkıntı çektiğimiz sol bek rotasyonunu kurtarmamız açısından da çok önemli. Atila şu anda kadar Fransa Genç Milli Takımlarında 27 kez forma giydi. Beklemek ve görmek lazım.

1 Kasım 2010 Pazartesi

A2 LİGİ GALATASARAY 5-2 MANİSASPOR


Memleketimin takımıyla oynamasının ve maçın canlı yayınlanmasının da etkisiyle Galatasaray A2 Takımı'nı seyretmeye karar verdim. Açıkçası 2000'li yılların başında ve ortalarında çok fazla cafcaflı olan GS altyapısı artık eskisi kadar konuşulmuyor. En çok övüldüğü dönemlerde dahi A Takım'a 2-3 oyuncu verebilen altyapımızda şu sıralar önemli sıkıntılar mevcut. Bir kere Türkiye'de alt yapıdan çok büyük futbolcu yetişmesinin çok çok zor olduğuna ikna olmamız gerekiyor. Futbolcuyu iyi futbolcu yapan yeteneği kadar gelişimini sağlayan antrenördür. Türkiye'de altyapılarda maalesef iyi antrenörler bulunmuyor. İyi olan hocalarımız hemen A Takımları düşündüğünden alt yapılarımızda üst kalibrede hocalar yer almıyor. Bu da doğal olarak oyuncularımızın alt yapılarda gereken eğitimi almasının önündeki en büyük engel. Bu engeli aşabilmek için öncelikle hocalarımızın eğitimine önem vermemiz ve hocalarımızın mental olarak hemen A Takımlar seviyesine zıplamak istemesine mani olabilmeliyiz. Bu konuda son örnek GS altyapısının en önemli ürünlerinden Tugay Kerimoğlu... 8 yıl kadar İngiltere tecrübesi yaşamış Tugay Kerimoğlu'nu büyük umutlarla devrim için altyapının başına geçirdi Galatasaray. Yönetimimizin bu büyük hamleyi daha ilk fırtınada Tugay Hoca'yı A Takım'a, Hagi'nin yanına kaydırarak çok da bilinçli yapmadığını görmüş olduk. Tugay Kerimoğlu her ne kadar Altyapı Koordinatörlüğü görevine devam ediyor olsa da zamanının %90'ını A Takım ile geçiren biri olarak altyapı için hedeflenen şeyleri gerçekleştirmesi zor görünüyor.

Bugünkü maça ve dolayısıyla takıma gelirsek, Florya'da olmamıza rağmen Manisaspor üzerinde takımların sayısı eşitken önemli bir baskı kurduğumuz söylenemez. Tabii bunda Manisaspor'un Ergin Keleş'i oynatmasının da payı büyüktü, Ergin çok etkili görünmese de Galatasaray defansının rahat çıkmasını otomatikman engellemiş oldu. Bu maçta Galatasaray defansına çok iş düşmemesine rağmen 2 gol yememiz savunma elemanları ve kaleci Emirhan açısından büyük handikap. Kaleci Emirhan Ergün, savunmadan Ahmet Kesim, çok mücadele edebilme kapsitesine sahip olmasına rağmen Y.Onur Arıkan ve Türkiye'deki sol bek eksikliğine ve bu maçta bir gol atmasına karşın Berk Neziroğluları GS A Takımı için kesinlikle yetersiz. Benim çok umutlu olduğum Sinan Osmanoğlu bu maçta çok iyi gözükmedi ama potansiyeli var. Orta sahada pas hataları yapmasına rağmen A Takım için en hazır oyuncu şu anda kaptan Cumhur. Diğer göze batan isimler 1 aydır sakat olan ve önemli drbibling kapasitesine sahip Berkin Arslan ve bugün forvetin sağında izlediğimiz Cem Sultan. FM'nin de etkisiyle bir efsane haline gelen ancak bir türlü patlayamayan Cem Sultan çalım yeteneğini sevdadan gerekliliğe döndürebilirse hala büyük potansiyel. Bugün de 1 gol 1 asist yaptı. Ümit Milli Takım'da son maçlarda ilk 11 oynayan Anıl Dilaver ise beklenenin aksine çok savruk bir oyuncu. A Takım'da faydalanabileceğimizi düşünmüyorum.

Manisaspor Teknik Direktörü Hakan Şapçı ilk paragrafta bahsettiğimin aksine A Takım'a çıkmaktansa A2 Takım'ın teknik direktörü olmayı tercih edebilen bir teknik adam, kutlamak lazım. Bu maçta da Hakan Şapçı elindeki sınırlı malzemeyi iyi kullandı. Manisaspor'da U18 Milli oyuncu Ferhat Karakaya atılana kadar skorun berabere olması ve Manisaspor'un ezilmemesi de bunun göstergesi. Ancak Ferhat atıldıktan sonra Manisaspor'un yapacak bir şeyi kalmadı. Manisaspor'da Burakcan Balcı ve 2.golü atan Deniz Budak etkili gözüktü. 1994 doğumlu potansiyelli olduğunu düşündüğüm sol bek İsmail ise Cem Sultan karşısında doğal olarak epey zorlandı. Diğer takımlara göre yaşça küçük oyuncularla mücadele den Manisaspor'dan puan tablosunda üst sıralarda yer almasını beklemek çok zor. Ama bu kadro sezonda 4-5 maçı oldukça üst seviyede oynayabilir.

MEHMET EKİCİ TÜRK MİLLİ TAKIMI'NDA


Bu blogda da ciddi şekilde yer bulan konulardan biri yurt dışındaki Türk asıllı futbolcuların durumu. Bu oyuncuların fundamentallerinin Türkiye'de alt yapısını alan oyunculardan çok daha sağlam olduğu, Milli Takımımızın bu oyunculardan mahrum bırakılmaması gerektiği ortada. Almanya ile ortak paydamızda bulunan en önemli oyunculardan biri olan Mehmet Ekici'nin Milli Takımımızı seçmesi son dönemde aldığımız en güzel haberlerden. Daha 10 gün önce Bosna karşısında 6-1'lik galibiyet alan ve gollerin hepsini Türk asıllı oyuncularıyla bulan Almanya U17 Milli Takımı'yla alakalı haberleri büyük bir çoğunluk olarak iç geçirerek okuduk. O tarz haberlerin ardından Bayern Münih altyapılı gerçekten çok sağlam bir orta saha oyuncusu Mehmet Ekici'nin gelmesi tam da Hiddink'in yeni ve dinamik bir takım planı üzerine geldi. Oyunu çift taraflı oynayabilen bir oyuncu Mehmet Ekici. Bu sezon kiralık olarak oynadığı Nürnberg'de oldukça iyi bir performans gösteriyor. Duran topları da oldukça etkili kullanabilen bir oyuncu Mehmet.

Mehmet Ekici geçmişte tamamen Alman Genç Milli Takımları'nda forma giydi. Bu olay göründüğü kadar korkutucu bir olay değil. Almanya'daki vatandaşlarımız Alman hükümetinin getirdiği kural çerçevesinde en fazla 1 pasaporta sahip olabildiğinden bu çocuklarımızın Türkiye A Milli Takımı'nda oynama ihtimalini görmeden ülkemizi seçmesini beklemek biraz fazla optimistik olur. Bu seviyede seçen oyuncularımız elbette var(Taşkın Çalış, Ufuk Özbek vs.). Tabii, bu da bu çocuklarımızın anavatanlarına olan artı sevgisiyle açıklanabilir.

Mehmet Ekici'nin bizi seçmesi Hiddink'li A Milli Takım'ı bir gömlek üste çıkarabilir. Çıkarabilir diyorum zira deyim yerindeyse Bundesliga'yı sallayan Nuri Şahin'den alabildiğimiz fayda ortada. Mehmet ve Nuri, Hamit ile birlikte çok iyi bir orta saha oluşturabilir. Şimdi bir diğer merak noktası ise diğer Nurnberg'li oyuncu İlkay Gündoğan'ın tercihinin nasıl olacağı. 10 numara dediğimiz ofansif orta saha mevkiinde yeni oyuncular bulmakta sıkıntı çektiğimiz gün gibi ortadayken İlkay Gündoğan, Hiddink'in görüştüğü ve hemen hemen ikna ettiği Oğuzhan Özyakup, Chelsea'de oynayan Gökhan Töre gibi genç oyuncularımızın durumu çok önemli.