24 Mayıs 2011 Salı

HANGİSİ FATİH TERİM OLACAK


Yıl 1996... Yine bir sezon sonu ve yine Şenol Güneş’in başrolde olduğu Trabzonspor yine Aykut Kocaman’ın başrollerin birinde olduğu Fenerbahçe’ye burun farkıyla şampiyonluğu kaptırıyor. Aynı günlerde A Milli Takım’ı tarihinde ilk kez Avrupa Futbol Şampiyonası’na götürmeyi başaran Fatih Terim’in ise şampiyona sonrası Galatasaray’a gelmesi hemen hemen kesin gibi. Yani Fatih Terim, Fenerbahçe’nin şampiyon olduğu bir sezondan dahası Galatasaray’ın oldukça kötü gidip sezonu 4.bitirdiği bir sezondan sonra Galatasaray’ın başına geçiyor.

Sonrası malum… Türk futbol tarihinin en büyük başarısı UEFA Kupası ile taçlandırılmış 4 sene üst üste lig şampiyonluğu. Şimdi burada 1996 ile 2011’i benzer kılan birçok nokta var. Aykut Kocaman’lı Fenerbahçe Şenol Güneş’li Trabzonspor’dan şampiyonluğu yine sökmeyi başardı. Galatasaray’ın 96’ya göre çok daha kötü gittiği sezondan sonra yolun çıktığı adres yine aynı oldu: Fatih Hoca.

İşte tam bu noktada yol ikiye ayrılıyor. Fatih Terim ilk döneminde olduğu gibi Fenerbahçe’nin şampiyon olduğu bir sezondan sonra geldiği Galatasaray’da büyük başarılara yürüyebilir. Yine üst üste şampiyonluklar, beynelmilel başarılar tadabilir. Şu anda ligi 8.bitirmiş bir takımı baz alarak konuştuğumuzda bu pek müsait görünmese de 96 yılındaki takımın durumunu hatırlayan biri olarak “asla olmaz” diyemem.

Bir de yine Galatasaray camiasının içinden yetişmiş ve çok sevilen Fatih Terim kadar, Fenerbahçe’nin içinden gelen ve camiasında en az Fatih Terim’in Galatasaray’da olduğu kadar sevilen Aykut Kocaman’ın durumu var. Fatih Terim de ilk döneminde 9 puan geride kaldığı ilk yarı sonrası şampiyonluğu kazanmış ve gerisini de getirmişti. Yine içinden yetiştiği camianın başında olan Aykut Kocaman’ın da böyle bir şansı kağıt üzerinde mevcut.

Açıkçası Aykut Kocaman’ın taktisyen yönünü hiç beğenmiyorum. Sıkıntılı karşılaşmaları çözecek taktiklerine şu ana kadar hiç rastlamadım desem yeridir. Ancak son 18 karşılaşmanın 17’sinde kazanmış bir hoca olarak tebriği hak ettiği yadsınamaz ve dediğim gibi pek inanmasam da devamını getirme ihtimali en azından kağıt üzerinde mevcut.

1996-2011. Aradan 15 yıl geçti ama birçok benzerlik mevcut. Özellikle Galatasaray ve Fenerbahçe açısından. Bakalım önümüzdeki 3-4 yıllık periyodun yeni Fatih Terim’i kim olacak? Gerçek Fatih Terim mi yoksa Aykut Kocaman mı?

JAJA - COLMAN - ALANZINHO


Trabzonspor devre arasına 9 puan avantajla girdiği bu sezonu şampiyon olarak tamamlayamamışsa oturup düşünmesi gereken bir şeyler elbette var demektir. Aslında Trabzonspor 82 puan toplayarak şampiyon olması için gerekli her şeyi yaptı da diyebiliriz. Ancak sahip olunan 9 puanlık avantajın bir anda gittiği döneme yani ikinci yarının hemen başına bakarsak 3 isim göze çarpıyor: Jaja, Colman ve Alanzinho.

Harika geçen bir ilk yarı ve toplanan 42 puandan sonra zaten planlarda hiç olmayan Teofilo sıkıntısı yaşanmışken salt keyifleri uğruna takımlarını sabote eden bu 3 oyuncu 2. yarının başında kaybedilen o puanların (Ankaragücü, Fenerbahçe, Antalyaspor) baş müsebbibidir. Elbette tüm futbol takımının, teknik heyetin de bazı hataları olmuştur ancak kusursuz işleyen bir makineye çomak sokan, belli sarsıntılara sebep olan bu üçlünün Trabzonspor tarafından piyasalarının da iyi olduğu şu dönemde satılarak cezalandırılması ve Trabzonspor’un bu isimlerden kurtarılması gerektiğini düşünüyorum.

Bu tezi kanıtlayan bir başka güçlü argüman ise Trabzonspor’un 2.devre başında tekledikten sonra yine o eski harika işleyen makine düzenine kavuşabilmesi. Bu potansiyeli olan bir futbol takımına ve teknik heyete sahipken sadece 8-10 gün daha fazla tatil yapmak için takımı kesin bir tabirle sabote eden bu oyuncuların Trabzonspor formasını kesinlikle hak etmediklerine inanıyorum.

Son söz de Şenol Güneş hocaya. Kısa zamanda çok önemli ve tabanca gibi bir takım yarattı. Ama o disiplinsizliklere göz yumarak belki de şampiyonluğu bir kez daha Fenerbahçe’ye verdi. Eğer zaten moral bozukluğu yaşayan camianın bu sezonki şekilde devam etmesini istiyorsa bu isimleri para ederken elden çıkarmalı ve takımda dizginleri bir daha kısa vadeli olsa da bırakmamak üzere eline almalıdır.

Not: Bu yazı GazeteBilkent'te de yayınlanmıştır.

23 Mayıs 2011 Pazartesi

SEZONUN 11'İ


Uzun ve kırıcı bir 34 haftadan sonra her şey netleşmiş oldu. Elbette ligin 11’ini yapmadan olmaz. Ligde zirveyi aynı puanla paylaşan ve üçüncüye tam 21 puan fark yapan Fenerbahçe ve Trabzonspor’un ilk 11’e ambargo koyması çok da şaşırtıcı olmasa gerek. Fenerbahçe’den 5, Trabzonspor’dan 4 oyuncunun mevkilerinde en iyi olduğunu düşünüyorum bu sezon için.

Kalede Volkan Demirel ile aralarında çok gidip gelsem de hem gösterdiği inanılmaz performans hem de gelişim için tercih Onur Kıvrak oldu. Geçirdiği sakatlığı bir an evvel atlatıp yeniden sahalara ve Milli Takım’a dönmesi dileğiyle…

Defansta aslında bu sezon birçok oyuncunun güzel futboluna şahit olduk. Sağ bekte Serkan Balcı, göbekte Giray Kaçar, Dany, Yobo, Serdar Kesimal güzel futbol seyrettirdiler. Ancak Gökhan Gönül, Egemen Korkmaz ve Lugano ciddi anlamda fark yarattılar. Sol bekte bir ihtimal Hasan Ali Kaldırım alternatif oalbilecek bir performans sergiledi ama Santos’un özellikle ikinci yarıda Fenerbahçe’ye çok faydalı olduğunu ve bu kadroda yer almayı hak ettiğini söyleyebilirim.

Ön libero mevkiinde Colman ve zaman zaman burada oynayan M.Topuz’a sezon içinde gelişim gösteren G.Antep’ten Orhan Gülle ile Kayserispor’dan Abdullah Durak’ı ekleyebiliriz. Ancak savunma ve asıl önemlisi hücumda Trabzonspor’a verdikleriyle Selçuk İnan ve Fenerbahçe’nin dinamizminde başrol oynayan isimlerden Emre Belözoğlu kesinlikle diğerlerinden bir adım önde duruyor. Açıkçası Selçuk İnan kimin elinde kalacak, çok merak ediyorum. Zira gittiği kulübe çok şey katacak bir oyuncuya dönüştü son 2 senede.

Hücumcu orta saha diyebileceğimiz mevkiler için fazla uzaklara bakmaya gerek yok. Gol ve asist krallığında zirvede olan Alex ile Trabzonspor’un bu sezonki gol makinesi Burak Yılmaz bu kadroda yer almayı analarının ak sütü gibi hak etti. Yine Gaziantepspor’dan Olcan Adın da Fenerbahçe altyapısından futbolcu çıkmaz düşüncesini boşa çıkarırcasına iyi bir sezon geçirdi. Bu mevkide Manisaspor’dan Josh Simpson, Eskişehirspor’dan Sezer Öztürk, Jaja, Simao, Cernat, Amrabat, Tita gibi oyuncular da oldukça iyi bir sezon geçirdi.

Forvette ise 2. yarı fazla oynamamasına rağmen, oyun tarzı, dominantlığı ve ilk yarıda yaptıklarıyla Emenike kadroda yer almayı başardı. Emenike’nin Karabükspor’dan ayrılacağı hemen hemen kesin. Onu alacak takımın çok önemli bir transfer yapmış olacağını söylemek yanlış olmaz. Gaziantepspor’a 2.yarıda katılan Cenk Tosun’u da burada es geçmemek gerek. Yer aldığı 14 maçta attığı 10 gol profesyonel arenaya ilk kez çıkan bir oyuncu için çok ciddi sayılar. Zaten Cenk de bunun karşılığını A Milli Takım’a çağrılarak almış oldu.

21 Mayıs 2011 Cumartesi

A2 LİGİ ŞAMPİYONU GALATASARAY


A Takım’ın deyim yerindeyse eline yüzüne bulaştırdığı sezonda, bütün yıl boyunca çok büyük emek vererek kendi geleceklerini hazırlamaya çalışan, bunun yanında oynadıkları ligin şampiyonluğunu da isteyen Galatasaray A2 Takımı şampiyonluğa ulaştı. Geçmişin PAF günümüzün A2 takımları arasında Galatasaray’ın dolayısıyla Florya’nın apayrı bir yeri vardır. Son yıllarda bu özelliğinde belli kayıplar olsa da Türkiye’nin altyapıdan en kaliteli oyuncuları yetiştiren ve yetiştirmeye aday kulübü Galatasaray’ın A2 maçları dahi Florya’da belli bir seyirciye hitap eden, GS TV’den yayınlanan ve heyecan uyandıran maçlar oluyor. Elbette ben her daim A2 takımlarının lig maçlarından önce seyircinin olduğu ciddi stadyumlarda oynatılmasından yanayım ancak Florya’nın dahi burada önemli bir ağırlığı olduğunu yadsıyamayız.

Tüm sezon boyunca liderlik mücadelesini bırakmayarak kendi grubunu lider bitiren Galatasaray, finalde diğer grubun lideri Kayseri Erciyesspor’u 2-0 yendi ve haklı bir şampiyonluğa ulaştı. A Takım’ın inanılmaz kötü gittiği sezonda bile bu şampiyon takımın Anıl Dilaver dışında yukarıya kimseyi verememesi oldukça şaşırtıcı. Aslında Sinan Osmanoğlu, Cumhur Yılmaztürk, bugünkü finalde süper bir gol atan Cem Sultan, Berkin Arslan, Eray İşcan gibi Galatasaray kadrosunda yer alması muhtemel isimlerin olduğu bu takımdan Galatasaray’ın son 10 haftadaki hedefsizliği de göz önünde bulundurularak yararlanılmalıydı diye düşünüyorum. Özellikle son 3 haftada Bülent Ünder’in “Artık ligde gençlere şans vereceğim” deyip sonra A2 Ligi şampiyonluğu için çark etmesine en çok bu takımın oyuncularının bozulduğunu iyi biliyorum.

Fatih Terim’in ve bugün Alanya’da maçta olan Abdürrahim Albayrak’ın tekrar kulüpte olmasıyla altyapıyla daha fazla ilgilenileceğine şüphe yok. Bu ilgi doğru bir planlamayla birleşebilirse yeni Bülent Korkmazlar, Suat Kayalar, Okan Buruklar, Arda Turanlar’ın çıkması uzak bir ihtimal değil.

Geleceği bir tarafa bırakıp şimdiye bakarsak, A2 seviyesini büyük bir başarıyla geride bırakan ve birçoğu artık profesyonel liglerde olması gereken bu kadrodan gelecek sene Fatih Hoca ile çalışacak en az 3-4 futbolcu olacağını düşünüyorum. Sözleşme sorunu henüz giderilemeyen Cem Sultan, Berkin Arslan, kaptan Cumhur, Sinan Osmanoğlu ve kaleci Eray gelecek sene Anıl Dilaver ve Emre Çolak’a katılmalı, kadroda olmalıdır. Geleceği parlak görünen diğer oyuncular (Onur, Berk, Ahmet) ise ya gelişimleri izlenmek üzere kiraya verilmeli ya da profesyonel liglerde oynamaları için önleri açılmalıdır.

Son olarak bize şampiyon takımı bir kez daha tebrik etmek ve önlerinde uzun bir futbol hayatı olan bu genç futbolcuların başarılarının devamını dilemek düşüyor.



20 Mayıs 2011 Cuma

ALLAH'IN KAVLİ 3 MÜ?


Yeni başkan Ünal Aysal resmen açıklayana kadar beklemek lazım dedik ve sonunda Fatih Terim çok sevdiği Galatasaray’ın yeniden teknik direktörü oldu. Aslında son söylenilmesi gerekeni ilk olarak söylemek lazım bir kişinin aynı göreve 3. kez getirilmesine prensip olarak karşı olan biriyim, dolayısıyla Fatih Terim’in Galatasaray’la yollarının teknik direktörlük pozisyonu anlamında bir kez daha kesişmesinin çok doğru olduğunu söylemem mümkün değil.

Ancak Galatasaray’ın şu andaki şartları ve bu şartlardan ancak içinde bulunulan ortamı ve kulübün dinamiklerini bilen biri tarafından daha rahatça kurtarılabileceği gerçeği de gün gibi ortada durmakta. İşte bu yüzden, kulübü tanıyan birini getirebilmek için ya eski futbolculardan birini ilk kez teknik direktör olarak görevlendirecekti Galatasaray ya da eski teknik adamlardan birisi işbaşı yapacaktı. Ortamın şartları tecrübe gerektirdiğinden eski futbolculardan birinin getirilmesi gündemde dahi değildi, geriye Fatih Hoca, Lucescu ve Gerets ihtimalleri kaldı. Gerets’in özellikle şu andaki, takımlar arasındaki fark oldukça aza inmiş Türk futboluna uygun olmayan bir anlayışı var. Bunun ötesinde kulüp ve taraftar nezdinde takımı kurtaracak birisi olarak görülmemesi de kendisinin göreve getirilmemesinde başrol oynadı diye düşünüyorum.

Normal şartlarda benim adayım Mircea Lucescu olurdu. Başkan Aysal’ın da söylediği gibi Galatasaray’ın bir vefa borcunun olduğu Lucescu, son 10 yılda her gittiği kulüpte başarılı olması ve Türkiye’de bıraktığı izlerle göreve gelse kimsenin söz söyleyemeyeceği bir isimdi. 2000 yılında göreve geldikten sonra, o dönem Fatih Terim ile gelen büyük başarılar ve oynanan ofansif futbolla haklı olarak futbol şımarığı olan Galatasaray taraftarı tarafından daha defansif oynadığı ve tek farka razı olduğu için eleştirilen Lucescu, bugün göreve gelse o eleştirenler dahil desteklenirdi. Olmadı, Lucescu Aysal’ın da söylediği gibi çok rahat olduğu Ukrayna’da kaldı.

Peki, yine işbaşı yapacak olan Fatih Terim takımı toparlayabilir mi? Galatasaray’ın potansiyelini Fatih Terim’in potansiyeliyle birleştirerek düşündüğümüzde böyle bir ihtimalin olmadığını söylemek çok yanlış olur. Fatih Terim özellikle geçmişte yaptığı büyük yanlışlara düşmezse kesinlikle başarılı olacak yapıda bir hoca. Mevzu bahis Fatih Hoca olunca herkesin klişe olarak kullandığı “geçmişteki hatalara” kısaca irdelemekte fayda var elbette. Öncelikle ikinci döneminde yürüttüğü ve “transfer ishali” adını verebileceğimiz politikayı kesinlikle aklından silmesi gerekiyor. Bunun ötesinde 1993 Akdeniz Olimpiyatları şampiyonluğu ve bu dönemde Ümit Milli Takım’dan itibaren tanıdığı oyuncularla Galatasaray’da kurduğu iskeletle elde ettiği başarıları çok iyi hatırlaması çok önemli. Euro 2008’de başarıya gittiği yerli oyunculardan şu anda katkı verebilecek isimlere yine üst düzey katkı verebilecek yerli ve yabancı takviyeler yaparak başarılı olabileceğini düşünüyorum Fatih Terim’in. Tabii burada Fatih Terim’in kader birlikteliği yaptığı isimlerle yollarını ayırmama ihtimali aklımıza gelmiyor değil. Milli Takım’dan oyuncuları Ayhan Akman, Gökhan Zan, Hakan Balta (bunlara M.Sarp ve Barış’ı da ekleyebiliriz) gibi kesin gönderilmesi gereken oyunculara kucak açmamalıdır.

Fatih Terim’in bu dönemdeki en büyük şansı kendisine yardımcı olabilecek bir yönetim kurulu ve başkanın varlığı… Saha içi ve kadro hususundaki kararları kendisine bırakıp idari olarak ciddi anlamda yükünü hafifletecek bir oluşum var Fatih Hoca’nın: Ali Dürüst, Celal Gürcan, Abdürrahim Albayrak ve tabii ki Ünal Aysal.

Başkan Ünal Aysal’ın “Beklediğimden çok farklı bir Fatih Terim buldum. Astığı astık birini beklerken, oldukça paylaşımcı biri olduğunu gördüm” ifadesi çok önemli. Bu ekip bir şeyleri paylaşarak ve oyuncu seçiminde doğru kararlar vererek çok ciddi başarılara yürüyebilecek kapasitede. Başarılı olacakları elbette kesin değil ama bu kapasiteye sahip oldukları kesin.

Resmi açıklamanın ilk gününde söylenebilecekler bunlar, detaylara inmeye hocanın yardımcıları ve transferler açıklandıkça devam edeceğiz elbette. Türkiye’ye Avrupa Kupası başarısını ilk defa yaşatan ve taraftarlar tarafından çok sevildiği bir gerçek olan Fatih Terim’in başarılı olması ümidiyle.

Bu yazı GazeteBilkent'te de yayınlanmıştır...

10 Mayıs 2011 Salı

REAL ADAMSIN


Aslında çok uzunca zamandır düşündüğüm, merak ettiğim bir konuydu neden şu ana kadar bir Türk futbolcusunun Real Madrid’de forma giyememiş olduğu, ta ki geçen sezona kadar. Mesut Özil yüzyılın kulübüne transferiyle Türklerin “yarım yamalak” da olsa ilk girişi oldu Real’e. Sahada kaçırdığı golünden sonra Türkçe ettiği küfrü gördükten sonra Türk olduğuna kanaat getirilse de benim “Real Madrid’de neden bir Türk oyuncu yok” üzüntümü tamamen dindirecek bir transfer olamadı Mesut Özil.

Ama dün açıklanan Nuri Şahin transferi hasreti kökünden bitirdi. Hamit Altıntop da sırada, o da büyük ihtimalle Mourinho’nun yanına gidecek. Aslında daha geçen ay Santiago Bernabeu’ya yaptığım ziyarette kulüp müzesinde şu ana kadar Real’de oynamış oyuncuların ve ülkelerinin isimlerini gördüğümde burada ne zaman Türkiye de yazacak diye düşünmüştüm. Mesut Özil’in Alman olarak gösterildiği o büyük listede artık Türkiye de yazacak. Sırf bunun için dahi Nuri Şahin tebrik edilir, edilmelidir, edilecektir.

Ancak benim için asıl volkan, altyapısını Türkiye’den almış, Türkiye’de yetişmiş bir futbolcunun adı Bernabeu’da yazdığı zaman patlayacak. Ve o zamandan sonra Türk Futbolu’nda bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…

Nuri Şahin’in yükselişine baktığımızda U17 Dünya Kupası ile parlamaya başlayan ve arada duraklasa da zirveye giden kariyeri yolunun Mourinho’nun “yıldızımı kendim yaratırım” anlayışıyla kesişmesini sağladı. Nuri’nin 1-2 sene içinde üzerine inanılmaz katacağını ve Türk Milli Takımı’na kendisinden beklenen ama şimdiye kadar vermeye çok da fırsat bulamadığı katkıyı vereceğini düşünüyorum.

Bu transferlerle birlikte Türk oyuncuların Avrupa’da daha bir tercih edilir hale geleceğini düşünmek çok da mantık dışı değil. Özellikle ciddi anlamda konuşulan Arda Turan – A.Madrid, Gökhan Gönül – Barca, Selçuk İnan – Valencia transferleri de gerçekleşirse 2-3 yıl içinde Avrupa’ya ciddi bir Türk oyuncu ihracatı izleyebiliriz.

Bu yazı GazeteBilkent'te de yayınlanmıştır...