13 Eylül 2011 Salı

2 YIL SONRAYA...


Geçtiğimiz yıl, 2001’de olduğu gibi, evimizde düzenlediğimiz şampiyonada tarihi bir başarıya imza atarak final oynayan Basketbol Milli Takımı, çok büyük başarıya ulaştığı bir turnuvanın sonrasında daha istediği noktaya gelemedi. 2001 yılından sonra katıldığımız 2002 Dünya Basketbol Şampiyonası’nda 9.olarak Avrupa 2.si apoletinin beklediğini verememiştik.

Ancak bu yılki durum o dönemden biraz daha farklı. Dünya 2.si olarak gelip Avrupa Şampiyonası’nda ilk 8’e girememek çok kolay açıklayabileceğimiz bir olay değil. Elbette koç değişikliği, fazlaca süre alan 2 oyuncumuzun olmaması gibi takımımızı olumsuz etkilemesi kuvvetle muhtemel detaylar vardı ancak turnuva içinde Dev Adamların içine düştüğü durum bunlarla açıklanamaz.

Ruh halinin saha içi performansını belki de dünya üzerinde en çok etkilediği ekip bizim Milli Takımımız. İnanılmaz seyirci desteğiyle kazanılan o büyük başarıdan sonra çok da parlak geçmeyen hazırlık dönemi yaşandı ve yavaş yavaş da malum sona doğru gelindi. Kadro kalitesi olarak bakıldığında 3.sıradan bu sene draft edilen Enes Kanter de dahil olmak üzere 4 NBA oyuncusu ve bunlara ek olarak Kerem Tunçeri, Ömer Onan, Emir Preldzic, Sinan Güler gibi Euroleague düzeyinde saygı duyulan isimlere sahip bir takıma sahiptik.

Yine ruhani bir takımın en çok ihtiyacı olan şeylerden biri olan turnuvaya iyi başlama işini de ilk 2 maçı farklı kazanarak başarmıştık ama maalesef bu turnuvaya kafa olarak geçen seneki gibi hazırlanmamıştık. Bu yakın giden her maçta kendisini belli etti. İspanya maçı dışında biraz kaybetme ihtimalimizin olduğu her maçı hem de hiçbir son topu kullanamayarak kaybettik. Bu duruma takıma ilk kez gelen Enes Kanter ve Emir Preldzic’in gayet iyi performans verdiği halde düşmemiz zaten aksaklığın sebeplerini kendiliğinden ele veriyor. Başta Hidayet Türkoğlu, Kerem Tunçeri, Ömer Onan gibi yaşlarını toplasak neredeyse 100 eden oyuncuların turnuvada, bırakalım en üst seviyelerine çıkmayı, vasatı aşamamaları takımımızın özellikle hücumda karakter ortaya koyamamasına neden oldu. Yine NBA’de isim, Euroleague seviyesinde şov yapmış Ersan İlyasova’nın turnuvadaki hali içler acısıydı. Ersan gibi genç ve Milli Takım için hayati ehemmiyete sahip bir oyuncunun bu durumda olması da tolere edilebilecek bir şey değil.

En önemli 4 oyuncumuzun inanılmaz kötü olduğu bu durumda dahi hiçbir maçı son top oynanmadan bırakmamamız Türkiye’nin artık bir savunma karakteri olduğunu gösteriyor. Artık bunun üzerine bir hücum karakteri yerleştirerek Türkiye basketbolunu uzun vadeli başarılara taşıyacak projelere imza atmanın zamanı kesin olarak gelmiştir. Zira her 30-40 yılda bir evinizde turnuva düzenleyerek başarı avcılığı yapamazsınız. Kalıcı başarılar başka ülkelerde düzenlenen turnuvalarda da en azından madalyaya aday olarak sağlanır.

Yeni projeler demişken elbette buradaki en önemli figür koç Orhun Ene olacak. Orhun Hoca göreve geleli henüz 1 yıl olmadı ve bu başarısızlığın ardından bazı oklar kendisine çevrilmiş durumda. Orhun Hoca’nın turnuvada kesin başarısızlığı olduğu ve son topa kalan 4 maçın hiçbirinde başarı sağlayamadığı sabit olsa da bu ülkenin Tanjevic gibi koçluğunun son demlerini yaşayan birine 6 sene sabrederek başarıya ulaştığı gerçeğini unutmamalıyız. Tanjevic gibi üzerine koyma ihtimali olmayan birine sabredip nice Avrupa Şampiyonaları’nda karavana geçtikten sonra ligimizde başarılı bir koçluk grafiği çizen, gelişime son derece açık olan Orhun Ene’ye de sabırlı davranmalı ve katılacağımız ilk büyük turnuva 2013 Avrupa Şampiyonası’nı ciddi biçimde hedeflemeliyiz.

Tabii bunu yaparken yaşları 30’un üzerinde olan Hidayet Türkoğlu, Ömer Onan, Kerem Tunçeri, Kerem Gönlüm gibi oyuncuları takımın dayanak noktaları olmaktan çıkararak sadece birer rol oyuncusuna dönüştürmemiz gerekiyor. Ancak bunu yaparken takımın kalitesinin düşmemesi adına en az bu oyuncular kadar verimli oyuncuların da kadroya gelmesi gerekiyor. Açıkçası 2-3 yıl vadeli baktığımızda yetenekli bir kısa altyapısına sahip değiliz bu da takımın merkezinin daha fazla yetenekli oyuncu bulunan pota altına doğru kayacağını gösteriyor. 2013’te savunmasının yanında hücumda uzun oyuncuları ile rakiplerini ciddi anlamda tehdit eden bir Milli Takım görebiliriz.