1 Ocak 2013 Salı

Yabancı Oyuncu Sorunsalına Yeni Bir Bakış Açısı



Türkiye’de yabancı kontenjanı uzun zamandır ciddi bir problem konumunda... Özellikle Ali Şen’in Fenerbahçe Başkanı olduğu dönemde sürekli ısıtıp Türkiye Futbol Federasyonu’nun önüne getirdiği bu konuda TFF hep taviz veren taraf olmuş ve yabancı futbolcu kontenjanı git gide artmıştır. Mahmut Özgener federasyonunun getirdiği 6+2+2 kuralı ve Mehmet Ali Aydınlar döneminde gelen 6+2+Sınırsız yabancı uygulamasıyla, yabancı oyuncu olayı gerçekten arap saçına döndü. Aslında yabancı kontenjanı sorunsalında temel çözüm ya sayıyı iyice azaltmak ya da belli kriterlerle sınırsız hale getirmek gibi görünüyor.

Türk futbolunun Avrupa’da en başarılı olmuş ekipleri diyebileceğimiz 1989 Galatasaray’ını ve 2000 Galatasaray’ını ele aldığımızda, bu takımlarda düzenli oynayan 4 yabancı olduğunu görüyoruz. 1989’da Şampiyon Kulüpler Kupası’nda (Kupa-1) yarı final oynayan Galatasaray takımında Zoran Simovic, Cevad Prekazi, Mirsad Kovacevic ve Dider Six yabancı oyuncu olarak bulunuyordu. 2000 Galatasaray’ında ise Claudio Taffarel, Capone, Gheorghe Popoescu, Gheorghe Hagi oynayan yabancı oyunculardı.

Bu örneklerden az yabancı ile de çok önemli başarıların yakalandığını görebiliyoruz. Günümüzde İngiltere, Almanya, İspanya ekiplerinin uluslararası alanda kazandığı büyük başarılar ise sınırsız yabancı ile alakalı verilebilecek örnekler. Aslında Türkiye’de benimsenebilecek fikirlerden biri de İspanya’da hali hazırda geçerli olan, İspanya’nın geçmişte bağlarının bulunduğu ülkelere öncelik veren yapı. İspanya’da IberoAmerica ülkeleri dediğimiz, genelde İspanyolca ve Portekizce konuşulan ülkelerin vatandaşlarına 2 yıl içinde İspanyol vatandaşlığı veren bir sistem var.

Bu sistemin bir benzeri bazı değişikliklere uğratılarak Türkiye’de de kullanılabilir. Örneğin takımlara 3 yabancı kontenjanı verilip, Osmanlı İmparatorluğu topraklarında yer alması sebebiyle geçmişte ilişki kurduğumuz ülkelerin vatandaşları yerli statüsünde düşünülebilir. Böylece ligimiz hem daha sağlıklı bir yabancı oyuncu yapısına kavuşur hem de Türkiye’nin bu ülkelerle olan ilişkileri açısından büyük bir adım atılmış olur diye düşünüyorum. Sadece Sırbistan örneğini ele alırsak; bu ülkeden son 5 yılda yetişen, ülkemize uğraması gündeme dahi gelmeyen ve önemli liglere giden Jovetic, Nastasic, Tadic, Sulejmani, Ljajic, Matic, Djuricic, Obradovic ve benzeri oyuncuların Türk futboluna gelmesi daha kolay hale gelecektir. Futbolun dünya gündemindeki yerini düşündüğümüzde, bu ülkelerden gelecek oyuncularla birlikte Türkiye’nin ilgili ülkelerle olan bağlantısı ve iletişimi de her anlamda daha kuvvetli hale getirilebilir. Kısacası, bu veya türevi bir uygulama ile bir taşla birkaç kuş vurulabilir.