11 Haziran 2012 Pazartesi

Beşiktaş 2012-2013 Rehberi


Beşiktaş’ın son aylarda yaşadığı sıkıntılar ortada. Aslında bu durumun işaretleri Yıldırım Demirören’in ilk 2 senesi dolduğundan beri (2006 senesi) geliyordu. Tabii, Demiren 6 sene daha görevde kalınca Beşiktaş’ın borcu mütemadiyen yükselerek 600 milyon liraya yakın bir seviyeye geldi. Bu borç seviyesi Galatasaray ve Fenerbahçe için dahi çok çok yüksek iken, mali gücü bu kulüplerin altında olan Beşiktaş için batma riski anlamını dahi taşımakta. Deyim yerindeyse batmış bir gemi devralan Fikret Orman ise hem bu mali durumu düzlüğe çıkarmak hem de her zaman başarı için mücadele etmeye alışmış Beşiktaş’ı bu mücadeleden çok da uzakta bırakmamak durumunda. Aslında kulübün UEFA tarafından 1 yıl Avrupa Kupaları’na alınmama cezasına çarptırılması, karar CAS’tan dönse dahi, Fikret Orman ve ekibinin bulunduğu durumu başka bir tarife gerek kalmaksızın gözler önüne seriyor. Bu durumun baş müsebbibi Yıldırım Demirören’in şu anda Türkiye’nin UEFA ile olan koordinasyonundaki ilk mercii olan TFF Başkanlığı’nda oturması ise bambaşka bir konu, Beşiktaş’ın kısa vadeli geleceğini ele alacağımız bu yazıda oraya değinmeye hiç gerek yok.

Belirttiğim gibi, Beşiktaş ne durumda olursa olsun ligde bir şeyler elde edebilmek için oynamaya sadece kendi taraftarını değil tüm Türkiye’yi alıştırmış bir ekip. Şartların ne kadar zor olduğu bilinse de geçmişteki 2002 Denizlispor, 2003 Gençlerbiliği ve 2 sene önceki şampiyon Bursaspor örnekleri az bütçe ile de oldukça başarılı olunabileceğinin çok açık göstergeleri oldu. Her ne kadar büyük kulüplerimizin yöneticileri çok ciddi maddi imkanlarla dahi başarısız olsa da Beşiktaş’ın bütçesini daraltma durumuna karşın başarılı olma şansı var.

580 milyon liralık borcun 1-2 senede eritelemeyeceği gerçeğini hepmiz öngörüyoruz, bu süreç belki de Beşiktaş’ın önümüzdeki 10 yılda istediği paraları harcamasına mani olacak. Ancak Beşiktaş son 8 yılda kolay para harcamaya öylesine alışmıştı ki, Fikret Orman yönetimi kulübün sadece bu kötü alışkanlığına çare bulsa bile Beşiktaş rahat nefes almaya başlayacak. Rrneğin hiç oynatılmayan Julio Alves’in bonservisinin %50’ine 3.1 milyon avro vermek gibi amaçsız icraatları yapmamak dahi Beşiktaş’a onlarca milyon avro kazandıracaktır. İdari anlamda sözün özü; Beşiktaş son yıllarda o kadar kötü yönetildi ki Fikret Orman’ın  işi çok zor ancak Beşiktaş son yıllarda o kadar kötü yönetildi ki Fikret Orman yönetiminin ilk önlemleri alması çok kolay olacak.

Biz saha içine gelelim... Bir kere Beşiktaş’ın yabancı futbolcularla olan ilişkilerini kesmesi gerekiyor. Altyapıya ve yurtiçi piyasasına yönelmek şu anda siyah-beyazlılar için en geçerli yol. Bu mantıkla Simao, Quaresma, Sidnei, J.Alves, Bebe, Sivok, Aurelio, Edu ve Almeida ile yolların ayrılması en mantıklı seçenek gibi görünüyor. Kulübün bu isimlerden Quaresma ve Almeida’dan önemli bonservis bedelleri elde etme imkanı da yok değil. Taraftarın sevgilisi Manuel Fernandes, Ernst, Hilbert ve Holosko (yedek olarak) ise bence takımda kalması gereken yabancılar. Beşiktaş’ın her türlü kötü mali duruma karşın bu 4 oyuncuyla orta yolu bulacak gücü olacaktır diye düşünüyorum.

Savunma anlamında yerli oyunculara baktığımızda Beşiktaş’ın çok da kötü olmayan bir havuzu var. Kalede Cenk Gönen savunmanın sağında Hilbert’in yedeği olarak Ekrem Dağ, ortada Egemen, İbrahim Toraman, Ersan Gülüm ve alt yapıdan gelecek olan Atınç ile Ç.Rizespor’dan kiradan dönecek olan Sezer Özmen. Bu oyunculardan Egemen ve İ.Toraman savunmayı götürebilecek isimler. Ersan Gülüm’ün sakat geçirdiği son 1 yıldan hemen önce A Milli Takım’a kadar yükseldiğini ve büyük umut vaat ettiğini unutmayalım. Kendini toparlarsa Toraman’dan formayı rahatlıkla alacak bir oyuncu. Kiradan dönen Sezer Özmen de Bank Asya’da ön plana çıkmayı başardı, şans verilirse Semih Kaya örneğinde olduğu gibi ciddi bir çıkış yapabilir.Savunmanın solu ise İsmail Köybaşı ve Tanju Kayhan ile idare edecek vaziyette. Her ne kadar İsmail Köybaşı A Milli Takım’da sakatlanmış olsa da ligin ilk 2 ayı Tanju-Ekrem Dağ ikilisiyle geçirilebilir.

Bence gönderilmesi gereken oyuncuların birçoğunun mevkisi olan orta sahada ise birtakım değişiklikler olmalı diye düşünüyorum. Fernandes ve Ernst’in takımda kalması sağlanabilirse bu oyuncular, Arsenal’den alınan Oğuzhan Özyakup ve Beşiktaş altyapısının ürünü Necip Uysal ile yedeklenerek, sadece Türkiye’de oynanacak bir sezonu rahatlıkla geçirir. Yine sol açığa alternatif olarak düşünülebilecek Veli Kavlak ve sağ açığın alternatifi olması gerektiğine inandığım Burak Kaplan’ın da bu mevkide oynayabildiğini unutmamak gerekiyor. Beşiktaş taraftarının yıllardır ismini duyarak büyük beklenti içine girdiği Muhammet Demirci de böyle bir kadroda kendine yer bulmak için daha fazla şansa sahip olacaktır. Orta sahanın ortası takımın kendi kadrosundan hallolacak gibi görünse de kanatlar için aynı şeyi söylemek çok güç. Burada hem ligi tanıyan hem de Beşiktaş tribünlerinin heyecanını kaybetmesini önleyecek tarzda, verimliliğini ispatlamış ve her şeyden önemlisi maliyeti çok yüksek olmayan oyuncular tercih edilmeli. Sağ kanat için Hurşut Meriç, sol kanat için ise Sivasspor’dan Kamil Grosicki bu minvalde akla gelen isimler.

Forvet ise Beşiktaş’ın son 1-2 senede en çok çektiği bölge desem sanırım çok doğru olur. İyi bir oyuncu olan Hugo Almeida da buraya çare olamadı. Almeida dışında umut bağlanan isimler Edu, Bebe vs. olunca Beşiktaş, doğal olarak gol yollarında zorlandı. Bu bölgeye, yedeği Holosko olmak üzere, Mustafa Pektemek monte edilmelidir. Zaten M. Pektemek, Abdullah Avcı’nın çok önem verdiği oyuncular arasında yer alıyor ve bu tercihle hem Beşiktaş hem de A Milli Takım önemli bir futbolcuya kavuşabilir. Forveti dörtleyecek kalan 2 oyuncunun ise transfer edilmesi gerekiyor. Burada Hurşut Meriç ve Grosicki örneklerinde olduğu gibi, ligi tanıyan, verimliliğini göstermiş ucuz bir oyuncu tercihi olması önemli. Sivas’tan ayrılan ve bonservisi elinde bulunan Michael Eneramo, Mustafa ‘nın yanına ilk 11 için en mantıklı terchi gibi görünüyor şu aşamada. Dördüncü forvet ise bu oyunculara göre nispeten gelecek vaat eden genç bir oyuncu olarak tercih edilebilir.

Açıkçası bu kadro kağıt üstünde baktığımızda iyi antrene edildiğinde en azından lig şampiyonluğu için savaşabilecek bir kadro. Beşiktaşlıların “Feda” döneminde şampiyonluk için savaşabilmeyi şampiyonluk kadar kutsal sayacağını göz önünde bulundurduğumuzda yönetimin yapması gereken işler zincirinin son halkası yukarıda bahsettiğim mantık çerçevesinde kurulacak takımın başına bu savaş için “hücum” emrini verecek doğru antrenörü bulabilmek. Genel olarak Beşiktaşlıların gönlünden geçen ilk isim Lucescu olsa da bu şartlarda onu İnönü’ye döndürmek çok olası değil. Benim adayım ise Ertuğrul Sağlam veya şu anda boşta olan Christopth Daum.

Hiç yorum yok: