7 Haziran 2012 Perşembe

Abdullah Avcı’nın Milli Takımı


Sepp Piontek döneminin ardından uzun yıllar sona A Milli Takım’ın başına gelen ilk yabancı olan ve o dönemde dünyada getirebileceğimiz muhtemel isimler içinde bence en iyisi konumundaki Guus Hiddink’ten sonra yine yerli hocaya yönelmiş ve milli takımı Abdullah Avcı’ya emanet etmiştik. Avcı’nın ilk maçı olan Slovakya karşılaşması önemli bir ölçü değildi ama Mayıs-Haziran aylarındaki 15 günlük kamp 2014 Dünya Kupası yolculuğumuz öncesi elbette çok mühim bir gösterge olacaktı.

Nitekim öyle oldu. Bu 15 günlük kamp ve oynanan 5 hazırlık maçı Abdullah Avcı’nın A Milli Takım’a yerleştirmek istediği oyun anlayışı ve oyuncu seçimleri konusunda ciddi ipuçları verdi. Hazırlık maçlarını nispeten daha zayıf takımlara karşı oynanan ilk 3 ve Portekiz-Ukrayna gibi Avrupa Şampiyonası oynayacak ekipleri rakip olarak seçtiğimiz son 2 maç olmak üzere 2’ye ayırabiliriz.

Öncelikle Abdullah Hoca, sürekli saldıran bir takım istemiyor. Rakibi bozan, sahanın tamamı olmasa da 1. ve 2. bölgelerde ciddi pres yapan bir anlayış Avcı’nın vazgeçilmez noktası. Bunu özellikle Umut Bulut’u orta saha gibi kullanma opsiyonunda net olarak görmüş olduk. Benim orta sahada hızlı pas akışını sağlamak ve böylece oyunu ele geçirebilmek adına çok fazla savunduğum orta sahada “kazma” oyuncu oynamaması düşüncesini paylaşmadığını Mehmet Topal’ı neredeyse her maç kullanarak gösterdi teknik heyetimiz. Bu bölgede Nuri Şahin, Selçuk İnan, Hamit Altıntop, Engin Baytar, Mehmet Ekici hatta Alper Potuk gibi ayağına hakim oyuncular varken halen Mehmet Topal, Selçuk Şahin vs. oyuncuların kullanılacak olmasını handikap olarak görüyorum.

Kaleci anlamında bir sıkıntımızın olmadığını bu kampta da gözlemledik. Portekiz maçında assolist misali ortaya çıkan Volkan Demirel ve Fenerbahçe’nin yedek kalecisi Mert Günok oldukça iyi performanslar gösterdi. Bu kampta hiç yer almayan Sinan Bolat, Onur Kıvrak, Tolga gibi oyuncuların olduğunu da unutmamak gerekli. Defansta ise belirsizlik söz konusu. Gökhan Gönül sakat olduğu için genelde Hamit Altıntop sağ bek bölgesinde oynadı ama Gökhan iyileşince Abdullah Hoca’nın da, son 5 yılda Terim ve Hiddink’in olduğu gibi, bankosu olacaktır. Sol bekte İsmail Köybaşı ile birlikte düşünülen Hasan Ali Kaldırım artık milli takımın ilk tercihi olması gerektiğini gösterdi. Defansın ortasında ise Ömer Toprak’ın yeri garanti. 2.stoper olabilmek için Egemen, Semih Kaya, Bekir İrtegün, Serdar Aziz ve bu kampta olmasa dahi Serdar Kesimal’in şansı var. Burada Egemen diğerlerinden bir adım önde olacaktır diye düşünüyorum.

Atak opsiyonlarımız, ofansif orta saha anlamında bol olsa da forvet anlamında çok kısıtlı diyebiliriz. Portekiz maçında 2 gol atan Umut Bulut ve Ukrayna maçında çok iyi işler yapan Mustafa Pektemek, forveti Burak Yılmaz’dan şu aşamada devralabilecek isimler değil. Arda Turan’ın da yerinin garanti olduğunu düşünürsek, kalan 1 kontenjan için Gökhan Töre, Umut Bulut ve Sercan Sararer düşünülebilir.

Kampın öne çıkan isimlerine geçince ilk olarak Sercan Sararer’i görüyoruz. Bu sezon Bundesliga II’de çok iyi bir sezon geçiren ve F. Düsseldorflu Maximilian Beister’den sonra ligin en iyi kanat oyuncusu olarak gösterilen Sercan, A Milli Takım’da da kalitesini çok kısa sürede göstermeyi başardı. Sercan’ın bu patlamayı yapabileceğini zaten kısa bir süre önce blogda şu yazıda belirtmiştim. En az Sercan kadar patlama yapmasını beklediğimiz Gökhan Töre ise umulan etkiyi bırakmadı. Ama Gökhan bana kalırsa Sercan’ın da önünde bir futbolcu ve Milli Takım’a gerek bu elemelerde gerekse sonrasında verecek çok şeyi var. Kasım’daki Hırvatistan maçıyla A Milli olan ve formayı uzun süre bırakmayacak gibi görünen Ömer Toprak da kampın fark yaratan oyuncularındandı.

Bu oyuncu havuzu ile yapılabilecek işlere dönersek, başarılı sonuçlara rağmen Abdullah Avcı’nın Emre Belözoğlu, Mehmet Topal ve Umut Bulut’un sürekli 11’de başlaması gibi birtakım yanlış düşüncelere sahip olduğunun emarelerini görmek beni korkutuyor. Yine kısa vadede, yani bu kampta, olumlu sonuç aldığımız ancak Türk Milli Takımı’nın yapısına çok uygun olmayan kontrol futbolunun uzun vadede çökmesinden endişeliyim. Tabii Finalandiya maçında yeni bir örneğini gördüğümüz kendi kalitemizden aşağıda olan takımlara karşı sıkıntılı sonuçlar yaşama durumu da eleme grubunda ciddi bir problem olabilir. Bunlar çözüm üretilemeyecek problemler olmamakla birlikte uzun yıllardır birçok farklı teknik adamın üstesinden gelemediği sorunlar. Abdullah Avcı bu problemlerin yaratacağı kötü etkiyi en aza indirmeyi başarırsa 6 sene sonra yine bir büyük turnuvada olma şansımız var. Ancak hamamın aynı kalması durumunda tasın değişmesinin çok da bir anlam ifade edeceğine inanmıyorum.

1 yorum:

Bir dost dedi ki...

Ufak bir düzeltme: Avcı'nın ilk maçı Slovenya değil, Slovakya maçıydı.