Türkiye’de yabancı kontenjanı
uzun zamandır ciddi bir problem konumunda... Özellikle Ali Şen’in Fenerbahçe
Başkanı olduğu dönemde sürekli ısıtıp Türkiye Futbol Federasyonu’nun önüne
getirdiği bu konuda TFF hep taviz veren taraf olmuş ve yabancı futbolcu
kontenjanı git gide artmıştır. Mahmut Özgener federasyonunun getirdiği 6+2+2
kuralı ve Mehmet Ali Aydınlar döneminde gelen 6+2+Sınırsız yabancı
uygulamasıyla, yabancı oyuncu olayı gerçekten arap saçına döndü. Aslında yabancı
kontenjanı sorunsalında temel çözüm ya sayıyı iyice azaltmak ya da belli
kriterlerle sınırsız hale getirmek gibi görünüyor.
Türk futbolunun Avrupa’da en
başarılı olmuş ekipleri diyebileceğimiz 1989 Galatasaray’ını ve 2000
Galatasaray’ını ele aldığımızda, bu takımlarda düzenli oynayan 4 yabancı
olduğunu görüyoruz. 1989’da Şampiyon Kulüpler Kupası’nda (Kupa-1) yarı final
oynayan Galatasaray takımında Zoran Simovic, Cevad Prekazi, Mirsad Kovacevic ve
Dider Six yabancı oyuncu olarak bulunuyordu. 2000 Galatasaray’ında ise Claudio
Taffarel, Capone, Gheorghe Popoescu, Gheorghe Hagi oynayan yabancı oyunculardı.
Bu örneklerden az yabancı ile de
çok önemli başarıların yakalandığını görebiliyoruz. Günümüzde İngiltere,
Almanya, İspanya ekiplerinin uluslararası alanda kazandığı büyük başarılar ise
sınırsız yabancı ile alakalı verilebilecek örnekler. Aslında Türkiye’de
benimsenebilecek fikirlerden biri de İspanya’da hali hazırda geçerli olan, İspanya’nın
geçmişte bağlarının bulunduğu ülkelere öncelik veren yapı. İspanya’da IberoAmerica ülkeleri dediğimiz, genelde İspanyolca ve Portekizce konuşulan
ülkelerin vatandaşlarına 2 yıl içinde İspanyol vatandaşlığı veren bir sistem
var.
Bu sistemin bir benzeri bazı
değişikliklere uğratılarak Türkiye’de de kullanılabilir. Örneğin takımlara 3
yabancı kontenjanı verilip, Osmanlı İmparatorluğu topraklarında yer alması sebebiyle geçmişte ilişki kurduğumuz ülkelerin vatandaşları yerli statüsünde
düşünülebilir. Böylece ligimiz hem daha sağlıklı bir yabancı oyuncu yapısına
kavuşur hem de Türkiye’nin bu ülkelerle olan ilişkileri açısından büyük bir
adım atılmış olur diye düşünüyorum. Sadece Sırbistan örneğini ele alırsak; bu
ülkeden son 5 yılda yetişen, ülkemize uğraması gündeme dahi gelmeyen ve önemli
liglere giden Jovetic, Nastasic, Tadic, Sulejmani, Ljajic, Matic, Djuricic,
Obradovic ve benzeri oyuncuların Türk futboluna gelmesi daha kolay hale
gelecektir. Futbolun dünya gündemindeki yerini düşündüğümüzde, bu ülkelerden
gelecek oyuncularla birlikte Türkiye’nin ilgili ülkelerle olan bağlantısı ve
iletişimi de her anlamda daha kuvvetli hale getirilebilir. Kısacası, bu veya
türevi bir uygulama ile bir taşla birkaç kuş vurulabilir.