Dünya futbol standardını düşündüğümüzde belki bunları söylemek çok kolay değil ama önce yenebileceğimiz bir Hollanda karşısında alınan mağlubiyet ve Estonya galibiyeti… 2002’den bu yana Dünya Kupası’na, 2008’den beri de herhangi bir büyük turnuvaya katılamadık kısacası 2014’te Dünya Kupası’na 12, büyük turnuvalara ise 6 senelik bir özlem biriktirmiş olacağız.
Bu özleme son vermenin en kısa yolu ise 2014 Dünya Kupası’na katılabilmek. Abdullah Avcı her ne kadar grup birinciliğini hedeflediğini söylese de, Amsterdam’da çok nadiren “yenilebilir” yakalanacak Hollanda’yı o şekilde yakalayıp yenemememiz ve bizim orta & düşük kaliteli takımlara karşı zorlanmamız göz önüne alındığında birincilik oldukça zor görünüyor. Selçuk İnan gibi herkesin oynaması gerektiğine inandığı bir oyuncunun 2 maçta da ilk 11’de düşünülmemesi, Hollanda maçında sahada olması gereken dizilişin ancak Estonya maçında bulunabilmesi ise Abdullah Avcı’nın henüz grup birinciliği ayarında ve pratiğinde bir teknik adam olmadığının göstergeleri. Elbette bu durum orta vadede hocanın bu kaliteye ve pratiğe ulaşamayacağı anlamına gelmiyor.
Türkiye her ne kadar turnuvalara gitme ihtimali az olmayan bir ülke olsa da hesapta olmayan puan kayıplarıyla ilk 2’ye girememe ihtimalini de her daim cebinde taşıyor. Dolayısıyla Ekim ayında oynanacak Romanya ve Macaristan maçları, bu ülkelerin ikincilik konusunda direkt olarak rakibimiz olması sebebiyle çok büyük öneme sahip. Estonya karşısında bir momentum yakalanmış olsa da, bu durum 10 kişilik bir rakibe karşı oynadığımız gerçeğini unutturmamalı. Ben her ne kadar Emre Belözoğlu’nun artık milli takımda kullanılmaması gerektiğini düşünsem de Avcı’nın böyle düşünmediği çok açık. Dolayısıyla Emre Belözoğlu-Arda Turan arasında Estonya maçında görünen ve Atletico Madrid’de devam edecek olan uyumu Selçuk İnan-Umut Bulut-Burak Yılmaz arasında Trabzon 2011’de kusursuz işleyen düzenekle birlikte kullanmamız şu anda Milli Takım için en doğru yol gibi görünüyor. Bu 5 oyuncu ile oynadığımızda defans ve kale dışında geriye 1 oyuncu kalıyor ve bu forma için de Mehmet Topal, Nuri Şahin, Hamit Altıntop, Sercan Sararer gibi ön liberodan kanat forvete kadar geniş yelpazeli, kaliteli adaylar mevcut.
Nuri Şahin’in oyun pratiğini geri kazanmadan milli takımda yer bulması kolay değil zira diğer 3 oyuncu kulüplerinde sürekli oynayan isimler. Zorluk katsayısı yüksek maçlarda Mehmet Topal, ev sahibi olduğumuz ve topa daha fazla sahip olacağımız maçlarda ise Hamit Altıntop yukarıdaki 5 oyuncuya eklemlenecek 6. oyuncu olmalıdır. Sercan Sararer ise şu anda teknik heyetin unuttuğu Gökhan Töre ile birlikte gol bulmak zorunda olan bir takımın ilk sarılacağı opsiyonu olabilecek özelliklere fazlasıyla sahip. Hollanda ve Estonya maçlarında bu rolde tercih edilen Tunay Torun'un ise bu oyuncuların gerisinde olduğunu düşünüyorum.
Şu anda herhangi bir takımımız başarılı jenerasyon yakalayamadığı için 2014 Dünya Kupası’na katılmanın yolu Milli Takım’da farklı ekiplerden gelen oyuncularla yakalanabilecek uyumdan geçiyor. Bunun için de sürekli takımı değiştirmek yerine en mantıklı kadroyu bir an önce kurup, taktiksel nokta değişikliklerle elemelerin sonuna kadar gitmeliyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder