Ünal Aysal başkan olduktan sonra önüne çok ciddi hedefler koydu ve bunları uzun vadede 3 yıla yaydığını belirtti. Ancak ilk gösterdiği zaman dilim dilimi ise 100 gündü. Yani 14 Mayıs’ta başkan seçildiği tarihten itibaren 100 gün içinde Galatasaray’ın belli oranda yol alacağını belirtmişti Ünal Aysal. Bu 100 günlük süreç 22 Ağustos’ta doluyor. Bakalım geride kalmak üzere olan bu dönemde Galatasaray’da neler oldu?
Tabii 100 günlük bir süreç, kulübü baştan sona değiştirmek, düzeltmek adına asla yeterli bir zaman dilimi değil, hele ki Ünal Aysal’ın Galatasaray’ı ibra dahi edilemeyen bir yönetimden devraldığını düşünürsek. İlk olarak kulübün en önemli figürü olan futbol takımı üzerine yoğunlaşmak gerektiğinin bilincinde olan başkan, göreve gelir gelmez Fatih Terim ile çalışacağını açıkladı. Tabii sadece Fatih Terim’in yeterli olmayacağı 2002-2004 yılları arasındaki dönemde açıkça görüldüğünden Ünal Aysal’ın ciddi bir kadro planlaması da yapması gerekiyordu. Geçen sezon ligi 8. bitirerek Galatasaray’ın en kötü durumlarından birisine düşmesine sebep olan oyuncu güruhundan şu ana kadar 10 isimle yollar ayrıldı ve 9 oyuncu transfer edildi. Daha da en az 2 veya 3 oyuncu ile anlaşılacağı gerçeği var.
Oyuncu transferi konusunda Ünal Aysal’ın tartışılmayacak isimler almak istediğini biliyoruz ama buna şu anda set çeken 2 faktör var. Bunlardan ilki Aysal’ın kulüp yöneticiliğinde son derece tecrübesiz oluşu. 70 yaşında ve eski Galatasaray Liseli olmasına rağmen sadece 11 sene önce kulübe üye olan Aysal, başkan olma hakkını elde eder etmez de bu göreve geldi. Henüz kulüp yöneticiliğinin muhtevasını kavrayabilmiş değil ancak yılların verdiği yöneticilik tecrübesiyle hızlı öğrendiğini ve öğreneceğini rahatlıkla söyleyebilirim. Tabii bu tecrübesizlik atılacak adımların netliği konusunda bazı sıkıntılar doğuruyor. Bunun dışında bir de teknik direktör Fatih Terim’in tercihleri ve sınırlamaları oluyor. Bunlarla birleşince transferi erkenden noktalayacağını açıklayan Aysal da daha 2-3 transfer yapacak haldeyken Ağustos 20leri gördü. Ben 100.günde yani 22 Ağustos’ta önemli bir transferin açıklanacağını düşünüyorum. Söz konusu 2-3 transfer de yapılınca kadro olarak Fatih Terim’in eline önemli bir oyuncu topluluğu verilmiş ve saha içi anlamda görev yerine getirilmiş olacak.
Ancak futbolda başarı sadece saha içi örgütlenmeyle kazanılmıyor. Tabii burada son aylarda ortaya çıkan örgütlenmelerden bahsetmiyorum. Futbolda başarıya gidebilmek için saha içinde mücadele eden teknik kadro ve futbolcuları çok iyi biçimde destekleyen, kulübün idari ve ekonomik yönünü çok iyi yönlendiren bir yönetim kuruluna ihtiyacı var. Aysal yönetimi ilk 100 günde bu anlamda bazı hatalar yaptı. Yönetim içinden daha fol-yumurta yokken Fatih Terim’e salvolar yapılması, özellikle yönetim kurulunda dahi olmayan Bülent Tulun ile Fatih Terim arasında yaşanan hizipleşme ve Fatih Terim’in deyim yerindeyse Tulun’u nakavt etmesi, Galatasaray’ın her daim en büyük derdi olan içten çökertilme sorununun bu dönemde de yaşanabileceğinin göstergesi. Ünal Aysal’ın ilk yapması gereken iş kendi yönetimi içinde mümkün olan maksimum uyumu bir an önce yakalamak. Yoksa bugüne kadar her daim başka alfabeleri kullanmış Adnan Öztürk, Ali Dürüst, Bülent Tulun gibi isimlerin çok iyi geçinmesi büyük sürpriz olur.
Tabii bir de bu 100 günlük dönem için hiç hesapta olmayan şike soruşturması ortaya çıktı. Daha yeni olan bir yönetime göre oldukça iyi bir duruş sergilendiğini düşünüyorum. Özellikle TFF Başkanı’nın Galatasaray’ın bir açığını kolladığını hissettiren davranışlarına ve daha da önemlisi bir ara kulübün aranmasına rağmen soğukkanlılığın korunması ve Digitürk’ün verdiği iftar yemeğine varan süreçte hep sağlam durabilmek artı puanlar. Tamamen hakları yenmesine karşın pisliğini yaptıktan sonra toprağı örten kedi misali bu olayı örtmeye çalışan kulüp başkanlarının aksine Ünal Aysal’ın ve Galatasaray’ın adaletin yanında yer alan açıklamalarını alkışlamamak elde değil.
Tabii ülkemizde kulüp başkanlarının tavrı, mimikleri, ifadeleri ve ne kadar göz önünde oldukları da büyük önem arz ediyor. Ünal Aysal bugüne kadar çok fazla öne çıkmamayı tercih etti. Çok sert mizacı olmamasına rağmen Serhat Ulueren’e ve “Bu ateş üfleyerek sönmez” diyerek TFF’ye verdiği ayarlar, gerektiğinde şahinleşebileceğinin göstergesi. Uzun yıllardır çok kötü takımlarla hazırlık maçı yaparken Galatasaray’ın bu sene önemli takımlarla lige hazırlanması ve “Avrupa’ya gidemedik ama Avrupa bize gelecek” sözü Aysal’ın geniş vizyonunun göstergesi. Ünal Aysal geldiğinde Galatasaray son derece yorgun ve bitmiş bir haldeydi. Bu enkazı tekrar ayağa kaldırmak için belki de çok daha fazlası gerekecek. Ancak bu, Aysal’ın ilk 100 günde kötü olduğu ve umut vermediği anlamına gelmemeli.
Tabii 100 günlük bir süreç, kulübü baştan sona değiştirmek, düzeltmek adına asla yeterli bir zaman dilimi değil, hele ki Ünal Aysal’ın Galatasaray’ı ibra dahi edilemeyen bir yönetimden devraldığını düşünürsek. İlk olarak kulübün en önemli figürü olan futbol takımı üzerine yoğunlaşmak gerektiğinin bilincinde olan başkan, göreve gelir gelmez Fatih Terim ile çalışacağını açıkladı. Tabii sadece Fatih Terim’in yeterli olmayacağı 2002-2004 yılları arasındaki dönemde açıkça görüldüğünden Ünal Aysal’ın ciddi bir kadro planlaması da yapması gerekiyordu. Geçen sezon ligi 8. bitirerek Galatasaray’ın en kötü durumlarından birisine düşmesine sebep olan oyuncu güruhundan şu ana kadar 10 isimle yollar ayrıldı ve 9 oyuncu transfer edildi. Daha da en az 2 veya 3 oyuncu ile anlaşılacağı gerçeği var.
Oyuncu transferi konusunda Ünal Aysal’ın tartışılmayacak isimler almak istediğini biliyoruz ama buna şu anda set çeken 2 faktör var. Bunlardan ilki Aysal’ın kulüp yöneticiliğinde son derece tecrübesiz oluşu. 70 yaşında ve eski Galatasaray Liseli olmasına rağmen sadece 11 sene önce kulübe üye olan Aysal, başkan olma hakkını elde eder etmez de bu göreve geldi. Henüz kulüp yöneticiliğinin muhtevasını kavrayabilmiş değil ancak yılların verdiği yöneticilik tecrübesiyle hızlı öğrendiğini ve öğreneceğini rahatlıkla söyleyebilirim. Tabii bu tecrübesizlik atılacak adımların netliği konusunda bazı sıkıntılar doğuruyor. Bunun dışında bir de teknik direktör Fatih Terim’in tercihleri ve sınırlamaları oluyor. Bunlarla birleşince transferi erkenden noktalayacağını açıklayan Aysal da daha 2-3 transfer yapacak haldeyken Ağustos 20leri gördü. Ben 100.günde yani 22 Ağustos’ta önemli bir transferin açıklanacağını düşünüyorum. Söz konusu 2-3 transfer de yapılınca kadro olarak Fatih Terim’in eline önemli bir oyuncu topluluğu verilmiş ve saha içi anlamda görev yerine getirilmiş olacak.
Ancak futbolda başarı sadece saha içi örgütlenmeyle kazanılmıyor. Tabii burada son aylarda ortaya çıkan örgütlenmelerden bahsetmiyorum. Futbolda başarıya gidebilmek için saha içinde mücadele eden teknik kadro ve futbolcuları çok iyi biçimde destekleyen, kulübün idari ve ekonomik yönünü çok iyi yönlendiren bir yönetim kuruluna ihtiyacı var. Aysal yönetimi ilk 100 günde bu anlamda bazı hatalar yaptı. Yönetim içinden daha fol-yumurta yokken Fatih Terim’e salvolar yapılması, özellikle yönetim kurulunda dahi olmayan Bülent Tulun ile Fatih Terim arasında yaşanan hizipleşme ve Fatih Terim’in deyim yerindeyse Tulun’u nakavt etmesi, Galatasaray’ın her daim en büyük derdi olan içten çökertilme sorununun bu dönemde de yaşanabileceğinin göstergesi. Ünal Aysal’ın ilk yapması gereken iş kendi yönetimi içinde mümkün olan maksimum uyumu bir an önce yakalamak. Yoksa bugüne kadar her daim başka alfabeleri kullanmış Adnan Öztürk, Ali Dürüst, Bülent Tulun gibi isimlerin çok iyi geçinmesi büyük sürpriz olur.
Tabii bir de bu 100 günlük dönem için hiç hesapta olmayan şike soruşturması ortaya çıktı. Daha yeni olan bir yönetime göre oldukça iyi bir duruş sergilendiğini düşünüyorum. Özellikle TFF Başkanı’nın Galatasaray’ın bir açığını kolladığını hissettiren davranışlarına ve daha da önemlisi bir ara kulübün aranmasına rağmen soğukkanlılığın korunması ve Digitürk’ün verdiği iftar yemeğine varan süreçte hep sağlam durabilmek artı puanlar. Tamamen hakları yenmesine karşın pisliğini yaptıktan sonra toprağı örten kedi misali bu olayı örtmeye çalışan kulüp başkanlarının aksine Ünal Aysal’ın ve Galatasaray’ın adaletin yanında yer alan açıklamalarını alkışlamamak elde değil.
Tabii ülkemizde kulüp başkanlarının tavrı, mimikleri, ifadeleri ve ne kadar göz önünde oldukları da büyük önem arz ediyor. Ünal Aysal bugüne kadar çok fazla öne çıkmamayı tercih etti. Çok sert mizacı olmamasına rağmen Serhat Ulueren’e ve “Bu ateş üfleyerek sönmez” diyerek TFF’ye verdiği ayarlar, gerektiğinde şahinleşebileceğinin göstergesi. Uzun yıllardır çok kötü takımlarla hazırlık maçı yaparken Galatasaray’ın bu sene önemli takımlarla lige hazırlanması ve “Avrupa’ya gidemedik ama Avrupa bize gelecek” sözü Aysal’ın geniş vizyonunun göstergesi. Ünal Aysal geldiğinde Galatasaray son derece yorgun ve bitmiş bir haldeydi. Bu enkazı tekrar ayağa kaldırmak için belki de çok daha fazlası gerekecek. Ancak bu, Aysal’ın ilk 100 günde kötü olduğu ve umut vermediği anlamına gelmemeli.