2 Ağustos 2011 Salı

YENİ SEZONDA GALATASARAY


Şike soruşturması başladığından beri bir şeyler karalamak gelmedi içimden. Sadece bir yazı dışında sessiz kalmayı tercih ettim. Futbolu senaryosu önceden yazılan sinemaya, tiyatroya döndürmeye çalışan adamlardan tiksinmekle geçirdim zamanımı desem asla yalan söylemiş olmam. Ancak uzun zaman sonra ilk defa içimin yine futbolla ısındığına şahit oldum Perşembe akşamı. Liverpool maçında tribündeki yerimi aldım ve geçen sezon hatta 3 sezondur dökülen Galatasaray ile Türk Telekom Arena Stadı’nı izlemeye koyuldum.

Açıkçası, çok sevsem de Fatih Terim’in 3.kez göreve getirilmesine karşı duran biri olarak bu sezondan çok da umutlu biri değilim. Ancak gerçekleri olduğu gibi aktarmak, kişiler hakkındaki olumlu ve olumsuz önyargıları bir kenara bırakmak çok önemli. Eğer santradan sonra skorboarda ilk baktığımda dakika 25’se orada güzel bir şeyler var demektir.

Twente ile yapılan karşılaşma da dâhil olmak üzere 3 hazırlık maçı oynayan Galatasaray, bunların hiçbirinde geçen sezondan farklı olmayı isteyen bir futbol oynamamıştı. Ancak Inter ve ardından gözümüzün önünde oynanan Liverpool maçları diğer maçlardan çok daha farklı izler taşıdı, burası kesin. Fatih Terim’in en iyi başardığı şey olan agresif, rakibi ısırmaya çalışan, önde basan hücum anlayışını takıma yedirmeye başladığını gördük. Liverpool’da Reina, Carragher, Agger, G.Johnson, Gerrard, Meireles ve Suarez gibi skora direkt etki edebilecek oyuncular oynamadı belki ama Galatasaray’ın ortaya koyduğu arzu ve baskı geçen sezon ligin sıradan takımlarına özellikle deplasmanlarda teslim olan Cim-Bom’dan çok farklıydı. Sahaya çıkan Doni, Kyrgiakos, Poulsen, Aquilani, Kuyt, J.Cole, Carroll gibi oyuncuların Süper Lig seviyesinin oldukça üstünde olduğunu düşünürsek en azından Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena’daki maçlarda Galatasaray’ın rakipleri çok hırpalayacağını ve özellikle ilk 15 dakikada boğmaya çalışacağını bekleyebiliriz.

Bu karşılaşmada açıkça görüldü ki, Fatih Terim orta sahayı 3 çift yönlü oyuncu ile(Sabri, Selçuk, Melo) parselleyecek. Bu anlayışa çok fazla itiraz edilemez zira Fatih Terim’in düşüncesi bu sistemi elinde uygun oyuncular olmamasına rağmen ısrarla deneyen Frank Rijkaard’tan daha farklı. Orta sahadaki oyuncu eksiğini koşarak, mücadele ederek, yardımlaşarak ve pres yaparak kapatmayı düşünüyor Fatih Terim. 96-00 yılları arasında başardığı bu işi şu anda başarma ihtimali bence o yıllara göre daha düşük, yapabilir mi bekleyip görmek gerek.

Eğer transferi gündemde olan Lass Diarra veya onun tarzında bir oyuncu alınırsa Sabri sağ beke çekilecek ve böylece Ujfalusi de defansın göbeğine geçmiş olacak. Sözü defansa getirmeye çalışıyorum zira o bölgede oynayan 2 oyuncuya, Gökhan Zan ve Hakan Balta, ilk 11 oyuncusu gözüyle bakabilmek mümkün değil. Özellikle sol bekte Fatih Hoca’nın ilk tercihi gibi görünen Hakan Balta’nın uygulamaya konmak istenen baskılı hücum futbolunu kaldıramayacağı aşikâr.

1 hücumcu ve 1 de sağ bek oynayabilen bir isimle transferin sona erdirileceği gündemde ama Galatasaray’ın gelecek sezon sadece Spor Toto Süper Lig’de oynayacağını düşündüğümüzde eldeki Baros-Elmander-Stancu-Anıl-Kazım 5’lisi ileri uç için oldukça yeterli. Yönetimin kafasında Adebayor, Forlan, Fred tarzı kaliteli oyuncular olsa da bu finansmanın Galatasaray’ın çok daha fazla ihtiyaç duyduğu stoper olarak da oynayabilen hareketli bir sol bek ve hücum yönü zayıf olmayan bir orta saha için kullanılması çok daha yerinde olur.

Hiç yorum yok: