Dün akşam Hagi’nin kurduğu futbol okulu ve bu okulun bu sezon Romanya 1.Ligi’nde mücadele edecek takımı Viitorul Constanta üzerine konuşurken konu başka yerlere, milli takımlara da geldi. Hagi’li Romanya’nın birçok turnuvaya katıldığını ve o jenerasyonun bıraktığı tat olarak bizim 96-2002 jenerasyonuna benzediğini düşündüm. Tabii bu 2 jenerasyonun somut olarak sadece bir ortak noktası var: Gheorghe Hagi.
Romanya Milli Takımı ile 6 büyük turnuvaya (EURO 1984, 1996, 2000 – Dünya Kupası 1990, 1994, 1998) katılan Gheorghe Hagi’nin Romanya futboluna büyük katkı yaptığı ortada. O dönemde başarılı olan ve yaptığı şikelerin de yardımıyla Avrupa’da finaller oynayan Steaua Bükreş’in amiral gemiliğini yaptığı Romanya futbolu birçok turnuvaya katılarak dünya futbolunun önemli oyuncularından biri olmuştu. Mircea Lucescu’nun teknik direktörlüğünde gidilen EURO 1984’te çok farklı ve nispeten yaşlı bir oyuncu grubuyla oynayan Hagi, diğer tüm turnuvalarda ekibin en önemli oyuncusu ve lideri konumundaydı desek yanılmış olmayız.
Romanya’nın kaptanı olarak G. Popescu, Dan Petrescu, Balint, Piturca, Lacatus, Stelea, Munteanu, Lupescu, Ilie, Moldovan, Filipescu ve teknik direktör Iordanescu ile birlikte harika bir jenerasyon yakalayan Hagi’nin ekibine çok iyi bir liderlik yaptığını kesinlikle söyleyebiliriz. Bu ekiple katıldığı her Dünya Kupası’nda gruptan çıkan Romanya, 1990’da İrlanda’ya 2.turda, 1994’te ise İsveç’e çeyrek finalde penaltılarla elenerek ne kadar şanssız bir takım olduğunu gösteriyordu. Kısacası Hagi’nin elinin değdiği, içinde yer aldığı bu jenerasyon özellikle 1994 Dünya Kupası ile hafızalara kazındı.
Gheorhge Hagi’nin içinde bulunduğu ve elinin değdiği bir başka jenerasyon ise bize hiç uzak değil. 1993 Akdeniz Oyunları ile ortaya çıkmaya başlayan ve 1996’da Türkiye’nin tarihinde ilk kez Avrupa Futbol Şampiyonası’nda boy göstermesini sağlayan Fatih Terim önderliğindeki jenerasyonun çağ atlamasının tam bu döneme denk gelmesi ile Gheorghe Hagi’nin Galatasaray’a katılma tarihinin aynı olması bir tesadüf olmasa gerek. Tecrübe kazandığımız EURO 96’dan sonra EURO 2000’e ve 2002 Dünya Kupası’na katılmayı başardık. Bu zaman diliminde A Milli Takım’a sakat olmadıkları dönemlerde çağrılan isimlerden Bülent Korkmaz, Ergün Penbe, Hakan Ünsal, Fatih Akyel, Ümit Davala, Emre Belözoğlu, Suat Kaya, Tugay Kerimoğlu, Okan Buruk, Hasan Şaş, Arif Erdem ve Hakan Şükür aynı zamanda saha dışında Fatih Terim, saha içinde Gheorghe Hagi’nin liderliğini yaptığı takımda birlikte forma giyiyordu. Hatta daha da ileri giderek A Milli Takım’ın o dönemde Taffarel’in yerine Rüştü Reçber, Popescu’nun yerine Alpay ve Hagi’nin yerine ise Sergen, Mustafa İzzet ve Yıldıray üçlüsünden birini yerleştirerek büyük çoğunlukla Galatasaray’ın kadrosuyla sahaya çıktığını söyleyebiliriz.
Romanya Milli Takımı’na benzer bir şekilde Hagi’nin saha içi liderliğini yaptığı Galatasaray’dan gelen oyuncuların büyük ağırlığını oluşturduğu Türk Milli Takımı da 2002 Dünya Kupası’nda iz bırakmayı başardı, hatta Romanya’nın yapamadığını da yaparak madalya aldı. Hagi’nin ne kadar önemli bir oyuncu ve lider olduğunu Galatasaray ve Steaua Bükreş’te yaptıklarından, Real Madrid, Barcelona gibi takımlarda olmasından zaten anlayabiliriz. Ancak 2 ülkenin futbol kaderine bu kadar etki edebilen başka bir oyuncu var mıdır gerçekten merak ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder