21 Yaş Altı Avrupa Şampiyonası ile ilgili yazının başlığı da bizimle alakalı bu turnuvada olmamamıza rağmen. Zira rahat bir şekilde eleme grubundan çıkıp play-off oynama hakkını elde ettiğimiz ve kurada Belarus gibi bir rakibi çektiğimizde ikinci bir Letonya faciası yaşanacağını tahmin eden yok gibiydi. Belarus'a elenerek 3 yıldır verdiği emekler boşa gitti koskoca bir jenerasyonun. Tabii bu süreçte yapılan idari hatalar da var ama bu kadar iyi olduğunu düşündüğümüz bir jenerasyon hocasız da çıksa Belarus'u elemeliydi. Sonuçta turnuvaya katılan Belarus oldu ve Ufuk Ceylan, Sinan Bolat, Ceyhun Gülselam, Eren Güngör, Caner Erkin, Mehmet Topal, Barış Özbek, Nuri Şahin, Serdar Kurtuluş, Aydın Yılmaz, Sercan Yıldırım, Batuhan Karadeniz, Mevlüt Erdinç ve Arda Turan gibi inanılmaz güçlü bir kadroyla katılacağımız, kazanmamızın muhtemel olduğu bir turnuvadan olduk. Türkiye'ye yani bize özgü özellik olan elemelerde zorlanan ancak turnuvalarda süper iş yapan takım modeli bu yaş grubunda da geçerliymiş demek ki. Oysa Terim yönetiminde bir şampiyonluğun gelmesi çok da zor değildi.
Geçmişe mazi derler hesabı bizi bırakıp, turnuvaya göz atmakta fayda var. Bizi eleyen Belarus'un da bulunduğu A Grubu'nda ayrıca ev sahibi İsveç, İtalya ve Sırbistan da vardı. Kadrosunda Türk asıllı Gabriel Özkan’ı da bulunduran İsveç turnuva öncesi favori değildi ancak ev sahibi olmanın avantajını kullanıp bir sürpriz yapmayı amaçlıyorlardı. Takımın başında bulunan 2 koçtan birinin efsanevi teknik adam Tommy Soderberg olması turnuva öncesi benim dikkatimi çekmişti. Ayrıca takımda Avrupa’nın yeni gol makinelerinden olan, FC Groningen takımında oynayan ve bu sezon takımıyla çıktığı 38 resmi maçta 26 gole imza koyan Marcus Berg vardı. Zaten Berg turnuvada 4 maçta forma giydi, 7 gol atarak açık ara gol krallığını elde etmesinin yanında “Avrupa’nın yeni kralı ben olacağım” mesajını da vermiş oldu. Ayrıca İsveç’te PSV’li Ole Toivonen’de iyi bir performans gösterdi. Sırbistan takımı da bu yaş grubunda iddialı bir takım. Miralem Sulejmani, Man Utd’li Zoran Tosic ve Hertha’lı Gojko Kacar takımın en iyi isimleri olarak göze çarpıyor. Ancak Sırplar aldığı 2 beraberlikle turnuvaya erken veda etti. Bizi eleyen Belarus’ta da Cagliari’de forma giyen Mikhail Sivakov ve Dinamo Minsk’in oyuncusu Sergey Kislyak gibi oyuncular vardı ancak bu ne İtalya ne de İsveç karşısında tutunmaya yetmedi ve elendiler. Grubun favorisi ise Acquafresca(Cagliari), Marchisio(Juve), Giovinco(Juve) ve Balotelli’li(Inter) kadrosuyla İtalya’ydı. Nitekim Pierluigi Casiraghi önderliğindeki İtalyanlar da Sırbistan beraberliğine rağmen 7 puanla grubu lider bitirdi.
B Grubu ise kâğıt üstünde çok daha güçlü bir gruptu. İngiltere, Almanya, İspanya’nın olduğu grupta Finlandiya zayıf ve çaresiz halka olarak göze çarptı. Kadrosunda Kasper Hamalainen gibi gelecek vaat eden bir oyuncu olan Finlandiya’nın bu takımlara direnmesi çok söz konusu değildi ve 0 puanla turnuvayı bitirdiler. Genel olarak gençler turnuvalarında iyi işler çıkaran İspanya bu kez başarılı değildi. Kadrosunda Sergio Asenjo, Raul Garcia, Diego Capel ve Bojan Krkic gibi isimler olmasına karşın kadronun %70’inin takımlarında direk oynamayan isimlerden seçilmesi İspanya için bir handikaptı. Bir başka handikap ise genç takım hocalığı için hep tecrübeli hocaları seçen ve geçmişte Inaki Saez gibi bir hocayı bile genç takımların başında turnuvaya gönderen İspanya’nın bu kez Lopez Caro tercihi yapmasıydı. Kariyerinde kısa bir Real Madrid macerası bulunan Caro belki iyi bir hoca olabilir ancak İspanya’nın önceki modellerinden farklıydı ve bu aşı tutmadı. İngiltere’de keza çok iyi oyuncular bulunduran bir kadro seçmişti ancak takımda bulunan oyuncuların birçoğu takımlarında sürekli oynamıyordu. Micah Richards, Theo Walcott, James Milner gibi çok iyi oyuncuları biraz daha destekleyebilselerdi belki şampiyon dahi olabilirlerdi. Ve Almanya. Turnuva öncesi şampiyonluk için kesin favori gösteriliyordu. Ben de bu görüşteydim zira Almanya’nın oyuncuları çok kaliteliydi ve yarısında n fazlası Bundesliga gibi bir ligde direk forma şansı buluyordu. Manuel Neuer(Schalke), bir ara Galatasaray’ın gündemine gelen Andreas Beck(Hoffenheim), Benedikt Höwedes(Schalke), Jerome Boateng(HSV), Sami Khedira(Stuttgart), Gonzalo Castro(Leverkusen), Mesut Özil(Bremen) ve Marko Marin(Monchengladbach) takımlarında yalnız ilk 11 oynamakla kalmayıp takımlarının en önemli isimleri arasında yer alan oyuncular. Bunun yanında Almanya’nın gençlere önem veren ve başında Sammer’in olduğu federasyon tertibi, göçmenlere verdiği önem ve zamanında Samsunspor’u çalıştırmış olan, 2000 yılından bu yana Almanya Federasyonu’nda gençlik projelerinde yer alan teknik direktör Horst Hrubesch Almanya için avantajı teşkil eden noktalardı. Zaten gruptan İngiltere’nin ardından 2.olarak çıktıklarında bile şampiyonluk ümitlerinin ilk günkü kadar güçlü olduğunu söylediler.
Yarı finaldeki İsveç – İngiltere ve Almanya - İtalya eşleşmeleri oldukça zevkli geçmeye adaydı. İngiltere 3-0 öne geçmesine rağmen maçı bırakmayan ev sahibi İsveç, yıldızları Berg ve Toivonen ile beraberliği yakaladı ancak şans penaltılarda İngiltere’ye güldü. Diğer maçta ise güçlü iki takımın mücadelesi 1-0 Almanya’nın galibiyetiyle sonuçlanırken gol sağ bek Andreas Beck’ten geldi. B Grubu’ndan gelen iki takım finalde karşılaşacaktı. Grupta beraberlikle sonuçlanan maçın ardından Almanya finalde İngiltere karşısında zorlanmadı Gonzalo Castro, Mesut Özil ve Sandro Wagner’in(2) golleriyle 4-0 kazandı.
Bu sezonki 3 genç milli takımlar turnuvasını(U17, U19, U21) da kazanan Almanya güçlü A takımını yeni iyi oyuncularla besleyeceğinin de ipuçlarını vermiş oldu. Bu şampiyonluklarda emeği geçen oyuncular arasında 8-10 Türk çocuğunun da bulunduğunu belirtir, bu arkadaşların eğer mümkün olacaksa en kısa zamanda Türk Milli Takımı’na kazandırılmasını temenni ederim.