Hafta sonu okulumuzun bize bahşettiği tatil kapsamında "off" pozisyondaydık belki ancak Diyarbakır maçı dahilinde yaşananları sezonun başından alarak bloga taşımamak olmazdı. Biraz geç de olsa başlayalım,
Öncelikle Ultraslan'ın maçtan önce internet sitelerinde çeşitli forumlarda bu maçta bir protesto olacağını açıkladığını biliyoruz. Ki bana göre de taraftarın sonuna kadar haklı olduğu, futbolcuların, yönetimin ve teknik heyetin tek kelimeyle başarısızlık içerisinde süründüğü, hatta daha da öte futbolcuların 2'si 3'ü hariç Galatasaraylılık ruhu denen şeyden yoksun olduğu, son maçlarda bas bas bağırıyordu. Kaybedilen Türkiye Kupası, Avrupa Ligi ve son olarak da neredeyse biten şampiyonluk umutları taraftarı bu yola sevk etti. Olay sadece başarısızlık boyutunda kalsa bir yere kadar tolere edilebilirdi, zira bu takım 14 sene şampiyon olmamışsa ve bugün hala 20 milyonun üzerinde taraftardan bahsedilebiliyor ve bunların çoğu da o döneme tanıklık etmişse bu renk aşkının en büyük göstergesidir.
Leo Franco, Jo Alves ve kaptan Arda Turan neredeyse bütün takıma gösterilen tepkinin patlama yaptığı isimler oldu. Leo Franco için zaten herkes sezon başından beri kısık sesle her maçta söylenip duruyordu, ilk Fenerbahçe maçından sonra Ali Sami Yen'de de takımı yakınca bu son kaçınılmaz oldu. Hoş, Leo Franco iyi bir kaleci olabilir ama Mondragon görmüş bir taraftar çok daha iyisini beklemekte haklı. Jo Alves'e az bile yapıldı demek istiyorum ama adab-ı muaşeret bilen insanız o yüzden susmak gerek. Yaptığı işi ciddiye almayan, bazı arkadaşları belki de kan ağlarken alemlere dalabilen bir futbolcunun bu takımda yeri yok. Sezonun ortasında başka bir futbolcunun gönderilmesiyle kadroya katılan bir futbolcunun işin biraz bilincinde olması gerekiyordu. Zaten bu saatten sonra bu 2 futbolcunun ayrılacağını öngörmek için kahin olmaya gerek yok. Bir de devre arasında gönderilen Nonda'nın şu anda badem gözlü konumuna gelişi var ki bizim spor yazarlarımızın ne kadar beleş insanlar olduğunu açıkça gösteriyor. Yahu düz yolda yürüyemeyen bir adam değil miydi bu arkadaş? İşin zor boyutuysa Arda Turan. Evet geçenlerde de yazdığım gibi Arda Turan kaptanlığı iyi kotaramıyor olabilir, ancak Arda'nın çok iyi bir Galatasaraylı olduğu gerçeği o kadar açık ki. Yenildiğimiz maçlardan sonra gerçekten üzüldüğüne inandığım futbolculardan biri Arda. Belki özel hayatını Galatasaray kaptanının değil de normal bir gencin yaşaması gerektiği gibi hareketli ve göz önünde yaşadığından taraftar ona yüklendi fakat onun takım için önemli bir değer olduğunu da unutmamalıyız.
Bu protesto ve Diyarbakır galibiyeti gelecek haftaları hatta gelecek sezonu nasıl etkileyebilir diye düşünürsek; oyuncular biraz daha silkinecektir ama bu kendilerine gelmek için büyük ihtimalle yeterli olmaz. Frank Rijkaard'ın kamp uygulamalarına başlaması yönetim zoruyla olduğu için şık görünmese de doğru bir uygulama. Her zaman disiplinle bir yerlere gelen Türk futbolcusunun yanında Jo Alves Elano gibi iplemez yönleriyle ön plana çıkan oyuncularınız varsa bu kamplar Allah'ın emri. Kalan maçlarda 15 puan toplamak çok zor bir hedef olarak duruyor futbolcularımızın önünde, çok zor (hatta ben inanmıyorum) fakat Şampiyonlar Ligi'ne katılmak için zorunlu bir hedef.
Son not da Milan Baros için. Baros ve Kewell'ın yokluğu Galatasaray'ı çok etkiledi. Umarım en azından Baros'un dönüşü gelecek sene Şampiyonlar Ligi'nde yer almamızı ve bu sayede yaz aylarında elimizin daha güçlü olmasını sağlayacaktır.
Öncelikle Ultraslan'ın maçtan önce internet sitelerinde çeşitli forumlarda bu maçta bir protesto olacağını açıkladığını biliyoruz. Ki bana göre de taraftarın sonuna kadar haklı olduğu, futbolcuların, yönetimin ve teknik heyetin tek kelimeyle başarısızlık içerisinde süründüğü, hatta daha da öte futbolcuların 2'si 3'ü hariç Galatasaraylılık ruhu denen şeyden yoksun olduğu, son maçlarda bas bas bağırıyordu. Kaybedilen Türkiye Kupası, Avrupa Ligi ve son olarak da neredeyse biten şampiyonluk umutları taraftarı bu yola sevk etti. Olay sadece başarısızlık boyutunda kalsa bir yere kadar tolere edilebilirdi, zira bu takım 14 sene şampiyon olmamışsa ve bugün hala 20 milyonun üzerinde taraftardan bahsedilebiliyor ve bunların çoğu da o döneme tanıklık etmişse bu renk aşkının en büyük göstergesidir.
Leo Franco, Jo Alves ve kaptan Arda Turan neredeyse bütün takıma gösterilen tepkinin patlama yaptığı isimler oldu. Leo Franco için zaten herkes sezon başından beri kısık sesle her maçta söylenip duruyordu, ilk Fenerbahçe maçından sonra Ali Sami Yen'de de takımı yakınca bu son kaçınılmaz oldu. Hoş, Leo Franco iyi bir kaleci olabilir ama Mondragon görmüş bir taraftar çok daha iyisini beklemekte haklı. Jo Alves'e az bile yapıldı demek istiyorum ama adab-ı muaşeret bilen insanız o yüzden susmak gerek. Yaptığı işi ciddiye almayan, bazı arkadaşları belki de kan ağlarken alemlere dalabilen bir futbolcunun bu takımda yeri yok. Sezonun ortasında başka bir futbolcunun gönderilmesiyle kadroya katılan bir futbolcunun işin biraz bilincinde olması gerekiyordu. Zaten bu saatten sonra bu 2 futbolcunun ayrılacağını öngörmek için kahin olmaya gerek yok. Bir de devre arasında gönderilen Nonda'nın şu anda badem gözlü konumuna gelişi var ki bizim spor yazarlarımızın ne kadar beleş insanlar olduğunu açıkça gösteriyor. Yahu düz yolda yürüyemeyen bir adam değil miydi bu arkadaş? İşin zor boyutuysa Arda Turan. Evet geçenlerde de yazdığım gibi Arda Turan kaptanlığı iyi kotaramıyor olabilir, ancak Arda'nın çok iyi bir Galatasaraylı olduğu gerçeği o kadar açık ki. Yenildiğimiz maçlardan sonra gerçekten üzüldüğüne inandığım futbolculardan biri Arda. Belki özel hayatını Galatasaray kaptanının değil de normal bir gencin yaşaması gerektiği gibi hareketli ve göz önünde yaşadığından taraftar ona yüklendi fakat onun takım için önemli bir değer olduğunu da unutmamalıyız.
Bu protesto ve Diyarbakır galibiyeti gelecek haftaları hatta gelecek sezonu nasıl etkileyebilir diye düşünürsek; oyuncular biraz daha silkinecektir ama bu kendilerine gelmek için büyük ihtimalle yeterli olmaz. Frank Rijkaard'ın kamp uygulamalarına başlaması yönetim zoruyla olduğu için şık görünmese de doğru bir uygulama. Her zaman disiplinle bir yerlere gelen Türk futbolcusunun yanında Jo Alves Elano gibi iplemez yönleriyle ön plana çıkan oyuncularınız varsa bu kamplar Allah'ın emri. Kalan maçlarda 15 puan toplamak çok zor bir hedef olarak duruyor futbolcularımızın önünde, çok zor (hatta ben inanmıyorum) fakat Şampiyonlar Ligi'ne katılmak için zorunlu bir hedef.
Son not da Milan Baros için. Baros ve Kewell'ın yokluğu Galatasaray'ı çok etkiledi. Umarım en azından Baros'un dönüşü gelecek sene Şampiyonlar Ligi'nde yer almamızı ve bu sayede yaz aylarında elimizin daha güçlü olmasını sağlayacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder