“Önümüze bakalım” öbeği Galatasaray için bu sezon çok ucuzladı. Alınan her kötü sonuçtan sonra birileri hep önüne bakacağını açıkladı; dahası önlerine bakacaklar Adnan Polat, Adnan Sezgin, Mehmet Helvacı, Ayhan Akman, Hakan Balta, Mustafa Sarp, Gökhan Zan, Barış Özbek gibi isimler olunca her önüne baktığında daha da geriye gitti Galatasaray. Ve bugünkü Fenerbahçe mağlubiyetiyle de sezonu tamamen kapatmış oldu.
Aslında tam bu noktada, bu iğrenç sezonun bittiği yerde önüne bakabilir Galatasaray. Çünkü iğrenç bir dönemin içinden geçerken o ortamın, o atmosferin etkisi ister istemez hissediliyor. Ancak bu gece itibariyle Galatasaray bu sezonu tamamen bitirmiş, yeni sezonu gayri resmi olarak açmış durumda. Burada kokuşmuşluğu dünyanın her tarafından hissedilen kişilerle, ki bunlar her türlü görevde olabilir, yollar ayrılmalı. Bu isimlere efsane oyuncumuz Hagi de eklenmeli ve Galatasaray tertemiz bir sayfa açmalı.
Galatasaray’ın sıfırdan başlayarak kuracağı bir kadroyla daha ilk yılından başarılar elde edebileceğini çok yakın geçmişte, 2007-2008 sezonu, görmüştük. Daha eskisini de 1992-1993 sezonunda görüyoruz. Uzun lafın kısası kalan 8 haftada Galatasaray aynı Beşiktaş-Tafur Havutçu örneğinde olduğu gibi Tugay Kerimoğlu’nu göreve sezon sonuna kadar göreve getirmeli ve önemli bir İngiltere deneyimi bulunan Tugay Hoca’ya kulübe kazandırılma amacına uygun hizmet ettirmelidir. Tugay Kerimoğlu’nun geçen sene Galatasaray’a İngiltere’de edindiği ciddi tecrübeleri kulübün altyapısına aktarmak için getirildiğini hepimiz hatırlıyoruz. Futbol alanında hemen her kararı hatalı olan Galatasaray Yönetimi, o zaman da belirttiğim üzere, Tugay Kerimoğlu’nu A Takım’a kaydırarak hatalarına bir yenisini eklemişti.
Şimdi ise kalan 8 haftada Tugay Hoca’nın A Takım’da kalarak A2 Takım’dan A Takım’a geçebilecek oyuncuları Spor-Toto Süper Lig maçlarında görmesi sağlanmalı ve Tugay Kerimoğlu çok geç olmadan sezon sonu itibariyle asıl görev yeri olan altyapıya dönmelidir. Burada Onur Arıkan, Sinan Osmanoğlu, Cumhur Yılmaztürk, Berkin Arslan, Anıl Dilaver ve Cem Sultan gibi genç oyuncularımızdan bazıları takıma kazandırılabilir.
Elbette gelecek sezon Galatasaray’ı çalıştıracak hocanın bir an önce belirlenmesi ve bu ismin bu takımı bir an önce etüt etmeye başlaması da sıfırı tükettiği bariz olan Galatasaray’ın kurtuluşunu çabuklaştıracak faktörlerden birisi. Bu durumda gelecek sezon Avrupa Kupaları’nda göremeyeceğimiz, tek hedefi Süper Lig olacak bir takımın kendi değerlerine de önem verebilme şansı olduğunu görmezden kimse gelmemeli.
Bir de Milan Baros’un bitmek tükenmek bilmeyen vukuatları var. Tamam, son 3 senedir takımın en üretken oyuncusu ama lüzumsuzca gördüğü kartlar, hakemlere yaptığı gereksiz itirazlar ve sakatlıklarının üstüne aldığı cezalarla takımını sonsuz sayıda maçta yalnız bırakması… Buradan çıkıyor ki Milan Baros gelecek sene Galatasaray’da olmak istemiyor ve olmayacak.
İşin Fenerbahçe boyutuna bakarsak, bu maçı genel olarak mahkûm oynamasına rağmen yine deplasmanda ezeli bir rakibini yenmeyi başaran, dahası 10 lig maçını üst üste kazanan bir takımdan bahsediyoruz. Teknik direktörlük melekelerinde ciddi sıkıntılar olduğunu ciddi ciddi düşündüğüm Aykut Hoca’ya rağmen bu işleri yapmaları önemli. 9 puan geriden gelerek Trabzonspor’a karşı psikolojik bir avantaj elde ettiği muhakkak. Tabii her çıkışın bir inişi olacaktır ama Beşiktaş’ın devre arasında koyduğu 17’de 17 hedefine Fenerbahçe’nin şu an itibariyle yaklaştığını net bir şekilde söyleyebiliriz.
Galatasaray bu şiddette olmasa da buna benzer çöküşleri yakın dönemde 1995, 2004 ve 2007 yıllarında yaşamıştı. Bir başka yazıda da o dönemleri ve şimdiki durumla olan benzerliklerini ele alırız.
Aslında tam bu noktada, bu iğrenç sezonun bittiği yerde önüne bakabilir Galatasaray. Çünkü iğrenç bir dönemin içinden geçerken o ortamın, o atmosferin etkisi ister istemez hissediliyor. Ancak bu gece itibariyle Galatasaray bu sezonu tamamen bitirmiş, yeni sezonu gayri resmi olarak açmış durumda. Burada kokuşmuşluğu dünyanın her tarafından hissedilen kişilerle, ki bunlar her türlü görevde olabilir, yollar ayrılmalı. Bu isimlere efsane oyuncumuz Hagi de eklenmeli ve Galatasaray tertemiz bir sayfa açmalı.
Galatasaray’ın sıfırdan başlayarak kuracağı bir kadroyla daha ilk yılından başarılar elde edebileceğini çok yakın geçmişte, 2007-2008 sezonu, görmüştük. Daha eskisini de 1992-1993 sezonunda görüyoruz. Uzun lafın kısası kalan 8 haftada Galatasaray aynı Beşiktaş-Tafur Havutçu örneğinde olduğu gibi Tugay Kerimoğlu’nu göreve sezon sonuna kadar göreve getirmeli ve önemli bir İngiltere deneyimi bulunan Tugay Hoca’ya kulübe kazandırılma amacına uygun hizmet ettirmelidir. Tugay Kerimoğlu’nun geçen sene Galatasaray’a İngiltere’de edindiği ciddi tecrübeleri kulübün altyapısına aktarmak için getirildiğini hepimiz hatırlıyoruz. Futbol alanında hemen her kararı hatalı olan Galatasaray Yönetimi, o zaman da belirttiğim üzere, Tugay Kerimoğlu’nu A Takım’a kaydırarak hatalarına bir yenisini eklemişti.
Şimdi ise kalan 8 haftada Tugay Hoca’nın A Takım’da kalarak A2 Takım’dan A Takım’a geçebilecek oyuncuları Spor-Toto Süper Lig maçlarında görmesi sağlanmalı ve Tugay Kerimoğlu çok geç olmadan sezon sonu itibariyle asıl görev yeri olan altyapıya dönmelidir. Burada Onur Arıkan, Sinan Osmanoğlu, Cumhur Yılmaztürk, Berkin Arslan, Anıl Dilaver ve Cem Sultan gibi genç oyuncularımızdan bazıları takıma kazandırılabilir.
Elbette gelecek sezon Galatasaray’ı çalıştıracak hocanın bir an önce belirlenmesi ve bu ismin bu takımı bir an önce etüt etmeye başlaması da sıfırı tükettiği bariz olan Galatasaray’ın kurtuluşunu çabuklaştıracak faktörlerden birisi. Bu durumda gelecek sezon Avrupa Kupaları’nda göremeyeceğimiz, tek hedefi Süper Lig olacak bir takımın kendi değerlerine de önem verebilme şansı olduğunu görmezden kimse gelmemeli.
Bir de Milan Baros’un bitmek tükenmek bilmeyen vukuatları var. Tamam, son 3 senedir takımın en üretken oyuncusu ama lüzumsuzca gördüğü kartlar, hakemlere yaptığı gereksiz itirazlar ve sakatlıklarının üstüne aldığı cezalarla takımını sonsuz sayıda maçta yalnız bırakması… Buradan çıkıyor ki Milan Baros gelecek sene Galatasaray’da olmak istemiyor ve olmayacak.
İşin Fenerbahçe boyutuna bakarsak, bu maçı genel olarak mahkûm oynamasına rağmen yine deplasmanda ezeli bir rakibini yenmeyi başaran, dahası 10 lig maçını üst üste kazanan bir takımdan bahsediyoruz. Teknik direktörlük melekelerinde ciddi sıkıntılar olduğunu ciddi ciddi düşündüğüm Aykut Hoca’ya rağmen bu işleri yapmaları önemli. 9 puan geriden gelerek Trabzonspor’a karşı psikolojik bir avantaj elde ettiği muhakkak. Tabii her çıkışın bir inişi olacaktır ama Beşiktaş’ın devre arasında koyduğu 17’de 17 hedefine Fenerbahçe’nin şu an itibariyle yaklaştığını net bir şekilde söyleyebiliriz.
Galatasaray bu şiddette olmasa da buna benzer çöküşleri yakın dönemde 1995, 2004 ve 2007 yıllarında yaşamıştı. Bir başka yazıda da o dönemleri ve şimdiki durumla olan benzerliklerini ele alırız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder