Hafta sonu çok önemli bir derbi bizi bekliyor. O bekleyedursun çok daha önemli bir tarihten 17 Mayıs'tan söze girmek istiyorum. 17 Mayıs 2000 tarihinde kazanılan o efsanevi başarının ardından geçen 9 senesini Avrupa'da hep o günlerini aramakla geçiren Galatasaray yine bir 17 Mayıs akşamı Gençlerbirliği ile karşılaştı. Bu sefer maçın heyecanı o kadar fazla değildi. 2000'de Parken Stadı'nın kendilerine ayrılan bölümünü hınca hınç dolduran Galatasaraylılar 2009'da Ali Sami Yen'e fazla ilgi göstermemişlerdi. Anadolu takımlarıyla oynanan maçlardaki makus talihini bir kez daha yaşayan 24,000 kişilik stadımızın ancak 3 te 2sinin dolu olduğunu söyleyebilirim. Geçen haftaki maçta yedek bekletilen ve son dakikada oyuna sürülen Harry Kewell bu hafta yine yedekti. Ancak Galatasaray taraftarı en çok Kewell'a tezahürat ediyor, ona bir bakıma kalplerinde yedek olmadığını söylüyordu. Maçta futbol oynama düşüncesi olmayan bir Gençlerbirliği'ne karşı saldırır görüntüsü çizen bir Galatasaray vardı, özellikle ilk yarım saat. Gençlerbirliği yerine biraz önde oynamayı düşünen bir takım olsa neler olurdu tartışılabilir.
Bu dakikalarda müzmin sakatımız Emre Güngör yine su koyuverdi. Gerçi uzun süre bile kalmıştı sahada. Taraftarın Harry Harry Kewell nidaları işe yaradı ve büyücü oyuna girdi. Zaten sonrası da az çok aynı. Yine oynamayan bir Gençlerbirliği ve oyunu rakip sahaya yıkmasına rağmen pek bir şey yapamayan Galatasaray. Harry Kewell'ın 1 golü ve asisti gelince de galibiyet gelmiş oldu. Galatasaray bu haftalara hep şampiyonluk iddiasıyla girer, iyi oynamasa da maçları bu şekilde kazanırdı. Ancak bu iddia olmayınca bir şeylerin eksik olduğunu Ali Sami Yen'de de hissedebiliyorsunuz.
Gelelim bu haftaya. Bu haftaki maç oldukça önemli. Hem gelecek sene için Avrupa biletini kaptırmamak, hem de şampiyonluk yolundaki rakiplerin kaderi açısından oldukça mühim bir mücadele. 2 teknik adamın da ne yapacağını kestirmek zor. Bir yanda Avrupa Kupası mücadelesinde gözünü kırpmadan 17 yaşında çocuğu oynatan ancak şimdi ne yaptığı belli olmayan, 5 defans adamını kale önüne dolduran bir Mustafa Denizli. Diğer yanda da bu 17 yaşındaki çocuk kendisi olduğu halde, bunu teknik adamlık hayatında uygulamaya cesaret edememiş ama her şeye rağmen Galatasaray'ın en önemli efsanelerinden Bülent Korkmaz. Maç anında şans kimin yanında olursa o kazanacak bu maçı. Kim şu kesin kazanır derse yalan...
Bu dakikalarda müzmin sakatımız Emre Güngör yine su koyuverdi. Gerçi uzun süre bile kalmıştı sahada. Taraftarın Harry Harry Kewell nidaları işe yaradı ve büyücü oyuna girdi. Zaten sonrası da az çok aynı. Yine oynamayan bir Gençlerbirliği ve oyunu rakip sahaya yıkmasına rağmen pek bir şey yapamayan Galatasaray. Harry Kewell'ın 1 golü ve asisti gelince de galibiyet gelmiş oldu. Galatasaray bu haftalara hep şampiyonluk iddiasıyla girer, iyi oynamasa da maçları bu şekilde kazanırdı. Ancak bu iddia olmayınca bir şeylerin eksik olduğunu Ali Sami Yen'de de hissedebiliyorsunuz.
Gelelim bu haftaya. Bu haftaki maç oldukça önemli. Hem gelecek sene için Avrupa biletini kaptırmamak, hem de şampiyonluk yolundaki rakiplerin kaderi açısından oldukça mühim bir mücadele. 2 teknik adamın da ne yapacağını kestirmek zor. Bir yanda Avrupa Kupası mücadelesinde gözünü kırpmadan 17 yaşında çocuğu oynatan ancak şimdi ne yaptığı belli olmayan, 5 defans adamını kale önüne dolduran bir Mustafa Denizli. Diğer yanda da bu 17 yaşındaki çocuk kendisi olduğu halde, bunu teknik adamlık hayatında uygulamaya cesaret edememiş ama her şeye rağmen Galatasaray'ın en önemli efsanelerinden Bülent Korkmaz. Maç anında şans kimin yanında olursa o kazanacak bu maçı. Kim şu kesin kazanır derse yalan...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder