28 Eylül 2009 Pazartesi

GALATASARAY 1-1 ESKİŞEHİR ---- İLK KAYIP


Geçen haftaki zor gelen Kasımpaşa galibiyetinden sonra erkenden öne geçmenin ve bunu korumanın önemini anladığına inanıyordum maç öncesinde. Zaten Galatasaraylı oyuncular da bir an evvel skoru almak için oldukça hızlı başladılar. İlk golü bir hemen bulup daha sonra farkı artırarak rahatlamayı istedikleri belli oluyordu. Keita, Arda Nonda sürekli bir arayış içersindeydiler. Bu 3lüy Kewell entegre olamıyordu ve sadece bu 3lü de kapalı Es Es savunmasının arasında kimi ataklarda kaybolup gidebiliyordu. Özellikle Milan Baros’un yerine ilk 11’de başlayan ve tek forvet oynayan Nonda’nın sürekli orta sahaya yardıma gelmesi 3.bölgede Galatasaray’ı çok zor durumlara düşürüyordu. Oyunda kaldığı süre boyunca sürekli bunu yapan Nonda’yı birilerinin uyarıp uyarmadığını oldukça merak ediyorum.

Puan kaybı elbette olacaktı, hatta 7.haftada sadece 1 beraberlik almış olmak bence harika bir durum. Bu sonuçlarla lider durumda olamamak da bir o kadar şaşırtıcı. Fenerbahçe’nin çok garip maçlarla 7de 7 yapmış olması Galatasaray’ın başarısını gölgelemez. Ancak kadroda rotasyon adı altında bu kadar çok değişiklikler yapılması bir takımı yaralar. Tabii ki değişecek oyuncular olacaktır. Ancak defansta sakatlıklar olmasa Uğur Uçar’ı kulübede unutup sürekli Sabri’yi kullanırken Keita’yı veya Baros’u dinlendirmek pek de akıllıca değil. Özellikle Nonda gibi futbol hayatında büyük sakatlıklar geçirmiş ancak yeteneğinden değil sürekliliğinden şüphe duyulan bir topçuyu zorluk derecesi yüksek maçlarda ilk 11’de kullanmak da çok doğru değil. Nonda bu tip maçlarda 60-65 civarı oyuna girip kilit açacağı olarak kullanılmaya gerek yaşı, gerek yapısı bakımından daha uygun.

Maça dönecek olursak Keita’nın harika asistinde Nonda ile ilk yarıda golü buldu Galatasaray. Gol öncesi top çizgiyi geçti mi geçmedi mi tartışmaları için bir şey söyleyemeyeceğim. Zira ben tekrarlarda dahi karar veremedim. Hakeme de saygı duymak lazım. Aynı şey tersi bir karar çıksaydı da geçerli olacaktı. İlk yarıda hem baskılı oynayıp hem de skoru bulan Galatasaray’ın 2.yarıda daha rahat edeceği zannedilirken Galatasaray 2.yarı yalanları oynadı. Özellikle Eskişehir’in de futbol sahalarında ender rastlanan bir şans golüyle beraberliği bulmasıyla cesaretlenmesi ve oyuncu değişiklikleriyle oyunu daha sağlama alma düşüncesi Galatasaray’ı bu sezon hemen hiç kullanmadığı şişirme taktiğine döndürdü. Orta sahada Sarp ve Topal gibi 2 top kullanma yeteneği sınırlı oyuncunuz olunca da gerek bu taktikte gerekse pas yapmakta zorlanırsınız. Nitekim öyle oldu. Ben Rijkaard’dan Elano’yu veya hiç değilse Ayhan’ı oyuna sokma hamlesini bekledim. Ancak Dutchman hakkı da olmasına rağmen ne hikmetse bunu kullanmadı.
Bir paragraf maç bir paragraf eleştiri olarak gideceksek, Baros’un ilk 11’de olmaması ne kadar hata ise, onun oyuna girdikten sonra çok isteksiz ve kötü performansı da bir o kadar garipti. Yoklaro oynayan Harry Kewell’a o kadar süre sabredilmesi ne kadar hatalıysa, Avustralyalının çıktıktan sonraki mimikleri de benim için o kadar sürprizdi. Ve 8.5 m avro sayılan Elano’nun 90 dakika yedek oturması. Hadi 8.5 milyon avroyu ve Brezilya Milli takımına çağrılan bit oyuncu olmasını geçtim. İlk 11’de de başlatmayabilirsiniz çünkü geçen haftalarda çok yararlı da olmadı. Ancak böyle oyuncular az da olsa oynatılmalıdır. Böylece hem küsmez, hem de bir şekilde takıma daha kolay entegre olmaları sağlanabilir.

Sonuç olarak ilk puan kaybını 7. Haftada yaşadı Galatasaray. Taraftarın tek üzüldüğü nokta rakip Fenerbahçe’nin 7’de 7 yapmış olması. Yoksa bu başlangıç ayakta alkışlanacak kalitede. Ümit Karan’ın maç sonrası yaptığı “arkadaşlarım benim iç,in oynadı” açıklaması da oldukça lüzumsuz. Gönderilmesine içerlemiş beyefendi. Sanki geçen sezon 15 gol attı da gönderildi. Koskoca sezonda o kadar maç oynayıp tek golle buluşamayan bir futbolcu olduğunu attığı penaltı golü çabuk unutturmuş anlaşılan.

Hiç yorum yok: