22 Eylül 2009 Salı

GARETH BARRY


Oyunun 2 yönünü oynayabilen orta saha oyuncularına büyük bir hayranlığım vardır. Başta bu grubun dinozoru Steven Gerrard olmak üzere, son birkaç yıldır Barcelona efsanesinin oluşmasında kurgusal olarak büyük pay sahibi Iniesta, Xavi Hernandez ve Chelsea’nin dinamosu Frank Lampard. İlk akla gelen isimler bunlar. Kime sorarsak soralım bu oyuncuları söyleyeceklerdir. Hatta Deco, Pirlo, Ze Roberto, Juninho, Lucho Gonzalez, Scholes, Appiah, Essien, Ramires gibi isimler 2 yönde de verdikleri harika performanslarla hafızalara kazınmıştır. Ancak ben bu yazıda en beğendiğim 5 çift yönlü orta saha oyuncusu arasında ilk 4’te saydıklarımla(Gerrard, Lampard, Xavi, Iniesta) birlikte yer alan Gareth Barry’den bahsedeceğim. Futbola başladığı Brighton kulübünden 1997’de Aston Villa’ya gelen Barry burada efsaneleşti. Herkes onu Villalı olarak tanıdı. Bu sezonun başında da futbola büyük yatırım yapan Manchester City’nin yolunu tuttu.

Bu kadar kısa süren teorik bilgiden sonra Barry’nin neden çok değerli bir oyuncu olduğunu incelersek; bir kere futbola defansın göbeğinde oynayarak başlamış bir futbolcu. Savunmanın inceliklerini adı gibi biliyor. Rakibin ataklarında nasıl pozisyon alınacağı, onları bozmak için ne yapacağı konusunda kompetanlık seviyesine gelmiş durumda. Bu mevkiden sonra sıra sol beke geldi. Orada da gayet başarılı bir biçimde oynadı. O mevkinin asıl özelliği hem bir central defender kadar iyi savunmacı olup, hem de hızlı bir şekilde atağa çıkarak hücumcuların yükünü hafifletmektir en basit şekliyle. Zaten iyi olan savunma özelliklerinin yanına hücuma hızlı çıkma kabiliyetini bu mevkide koydu Gareth Barry. Daha sonra biraz öne yani sol açığa kaydırdılar onu. Sol bek ve defansın göbeği arasındaki benzerlikler fazlaydı ama sol bekle sol açık arasındaki tek benzerlik ikisinin de sol tarafta olmasından ibaret. Sol açıkta oynarken hücuma hızlı çıkmak durumunda değilsiniz. Zaten hücumdasınız ve size gelen topları en doğru şekilde gol bölgesine yönlendirmekle mükellefsiniz. Özellikle kanat futbolunu çok seven İngiliz futbolunda hücumcu kanatların ne kadar hızlı olması gerektiği gün gibi ortadayken. Defans bölgesinde geçen yıllardan sonra bu bölgenin özelliklerini de bünyesine katan Barry son olarak şu anda oynadığı bölgeye yani orta sahanın ortasına geçti. İşte burası bir takımın kalbi. Oynayan oyuncuların hem hücum hem de savunmada iyi olması gerekiyor. Gareth Barry de futbol gelişim sürecine ihanet etmezcesine 2 yönde de çok iyi bir oyuncu. Belki ligde Steven Gerrard diye bir oyuncu olmasa onun yerinde Barry olabilirdi. Bu sezon futbola büyük paralar yatıran ancak Gerrard’ı alamayacağını da adı gibi bilen City, Barry’i alarak bana kalırsa çok da bir şey kaybetmedi. Mücadeleci ve akılcı futbol oynatmayı inanılmaz seven Rafa Benitez’in son 2 sezondur onu istemesinin altında yatan en büyük gerekçe Gerrard ve Barry’den oluşan bir orta sahanın karşı orta sahaya kaybetme ihtimalinin bulunmamasıydı. Gareth Barry oyundaki bu performansının yanında ölü toplarda da çok etkili. Kullandığı harika frikiklerin yanında çok da iyi bir penaltıcı.


Burada farklı bir boyuttan bakmak gerekirse Kaka, C.Ronaldo, Benzema gibi oyuncuları alarak ofansif yönde büyük atılım yapan Real defansif yönde Gago yerine Barry gibi bir oyuncuyu Lassana Diarra ve Xabi Alonso ile birlikte kullanıp çok dengeli bir orta saha kurabilirdi. İngiltere Milli Takımı’nda da Gerrard ve Lampard’a rağmen 31 defa oynadı.

28 yaşındaki Barry belki artık çok genç değil ama City gibi önümüzdeki yılların flaş takımı olma yolunda ilerleyen City’e çok yararlı olacağı ve adını çok daha fazla duyuracağı bir sakatlık olmazsa şüphesiz. 2010 Dünya Kupası’na katılmayı çok erken garantileyen Capello’nun milli takımında 2010 Dünya Kupası’na ayrı bir tat getirecek oyunculardan olmasını umuyorum.

Hiç yorum yok: