6 Ocak 2010 Çarşamba

JUAN SEBASTIAN VERON - THE CAPTAIN


Büyük futbolcu olmak zor, hem büyük futbolcu hem efsane olmak çok zor... Bunların yanına bir de adam olmayı eklemek ise imkansız gibi. Dünyada yıldız futbolcu çok fazla olmadığındandır herhalde bu 3 özelliği taşıyan kişi sayısı 2 elin parmaklarını geçmez. İşte bunlardan biri de Juan Sebastian Veron ağabeyimiz... Estudiantes takımının beyni, kaptanı, lideri kısaca her şeyi konumunda şu sıralar. Yaş 34 ama hala Avrupa takımlarının transfer listesinde kendine yer bulabiliyor hem de 7 milyon avro gibi rakamlarla. Ne kadar kaliteli futbolcu olduğunu zaten tartışmaya gerek yok. Bunu oynadığı takımlar ve kendisine ödenen bonservis bedellerinden de rahatlıkla anlayabiliriz. Dünyada kendisine en çok bonservis ödenen oyuncu konumunda Veron, son zamanlarda büyük bir değişiklik olmadı ve ben atlamadıysam. Transfermarkt kayıtlarında yaptığı 2 transferin bedeli bilinmemesine karşın 117 milyon avro ödenmiş görünüyor. O transferlerle 130 milyon avro civarına denk geliyor bu para. Oynadığı takımlarsa Boca, Sampdoria, Parma, Lazio, Chelsea, Man. Utd, Inter ve Estudiantes.Ancak Veron'u insanların gözünde Veron yapan nokta ailesinin takımı Estudiantes'e Avrupa'da çok rahat top oynayabilecek konumda olmasına rağmen 30 yaşında dönmüş olması, sadakatini göstermesi. Babası Estudiantes ile 3 kez Copa Libertadores'i kazanmıştı, o da bu geleneği devam ettirdi. Kıtalararası Kupa'da da onca başarıdan sonra bu kupayı kazanması artık zorunluluk(!) olan Guardiola'nın Barcelona'sına uzatmada yenildiler. Aslında öne de geçmişlerdi ama Veron komutasındaki Estudiantes zafere gidemedi. Buna rağmen bu turnuvadan benim aklımda ne Barcelona ne Messi ne de Boselli kaldı. Veron'un turnuva başlamadan önce yaptığı "Biz oraya keyif almaya, dürüstlük, şeref ve barışın bayrağını dalgalandırmaya gidiyoruz. Başarılarımızın ardından yeniden çok önemli bir turnuvadayız ve bu kutlanması gereken bir olay. Estudiantes dürüstlük, şeref ve barış demektir." açıklaması kaldı. Kendini Avrupa'da eğlendirip, bitmiş bir şekilde ülkesine dönen Güney Amerikalılardan olmadı Juan, babasının takımına şampiyonluklar kazandırmak için döndü.

Futbolun böyle adamlara ihtiyacı var, hatta bu dönemlerde çok daha fazlasıyla... Eğer bir sakatlık olmazsa yazının başındaki 3 önemli özelliğin 2sini kendinde barındıran Maradona tarafından Dünya Kupası'na da çağrılacak büyük kaptan. Bu Dünya Kupası'nın Zidane'ı olacak dersem çok da abartmış olmam herhalde...

Hiç yorum yok: