16 Haziran 2010 Çarşamba

İSPANYA 0-1 İSVİÇRE


Honduras - Şili maçının yazısını bitirirken İsviçre'nin kupaya formsuz geldiğini belirtmiştim ama o formsuz İsviçre turnuvanın şu ana kadar ki en büyük sürprizini yaptı. Kupanın en büyük favorilerinden İspanya'yı gol yemeden yenebilmek kolay iş değil. Yalnız asıl kilit nokta bugün itibariyle bu grubun oldukça karıştığı. Çok güzel bir futbolla turnuvaya başlayan Şili, İspanya'yı yenen ve Honduras'tan 3 puan alması kuvvetle muhtemel bir İsviçre ve son Avrupa Şampiyonu İspanya. İspanya'nın Şili maçında hata yapma lüksü yok, yapılacak en ufak hata onları eve döndürür.

Maça gelirsek, bu maçın Mart 2009'ta Bernabeu'da oynanan İspanya - Türkiye maçından çok bir farkı yoktu. Yine maça topa sahip olma güdüsüyle başlayan bir İspanya ve buna razı olan, asıl amacı pozisyon vermemek olan bir rakip vardı. İspanya yine topu istediği gibi yönlendiriyor ve ara ara da defansın arkasına sızarak pozisyoncuklar buluyordu. Hatta bize o maçta golü atan Pique'nin yine ilk yarının ortalarında yakaladığı net bir pozisyon var, eğer atsa senaryo tamamen aynı olacak. Bu kez atamadı, biz de filmin devamını izleme şansı bulduk diyelim.

Vicente Del Bosque'nin topu bu kadar rahat dolaştıracağı açıkça belli olan bir maça Xavi, Alonso ve Busquets ile başlaması da yanlıştı. Bu taktik Iniesta'yı tamamen sola hapsettiği gibi, ileride üretkenliği de azaltıyor. Bunun yerine Villa - Torres forvetini Silva ile destekleyip, Xavi- Iniesta- Alonso orta sahasını kurmak çok daha mantıklı olabilirdi. Hatta oyuna sonradan giren Jesus Navas, Silva yerine kendisinin tercih edilebileceğini de gösterdi. Bu bence doğru olmayan kadro tercihine rağmen İspanya oyunu rakip sahaya yıktı ama sonucu bulamadı.


İsviçre'nin, defansın fizik olarak en "taş" oyuncusu Senderos'un rahatsızlanıp çıkmasına rağmen defansta falso vermemesini de takdirle karşılamak lazım. Tabii İspanya'nın özellikle 1-0'dan ve Torres'in girmesinden sonra yeterli baskıyı kuraması ve gol üretememesini de EURO 2008 kadar konsantre olmamalarına bağlıyorum. O turnuvadaki saldırgan, başarıya aç İspanya'nın yerini biraz da "biz dünyanın en iyi takımıyız" havası sarmış. Gerçi bu mağlubiyetten sonra çok daha ciddileşeceklerdir ama önce gruptan çıkmak sonra da finale gitmek için yeterli olacak mı göreceğiz.

İsviçre'de bizim 3 eleman da forma giydi; Eren Derdiyok ve Gökhan İnler 11'de başladı, Hakan Yakın sonradan girdi. Hitzfeld'in 34 yaşındaki N'Kufo'yu hem ilk 11'de oynatmasını hem de 90 dakika sahada tutmasını gerçekten alkışladım. Eğer Kufo bugün oynamasa İsviçre bu baskıdan çok daha fazlasını yerdi, tabii o zaman kazanma şansı da olmazdı. Gökhan İnler'in İsviçre'nin kaptanı olması da çok farklı bir duyguydu, garip hissettim kendimi. Son noktaysa Eren Derdiyok'un İspanya defansını ipe dizip direğe vurduğu pozisyon için. Atsa herhalde Arsene Wenger ilk uçakla alır götürürdü onu.

Hiç yorum yok: