13 Haziran 2010 Pazar

ABD 1-1 İNGİLTERE


Dünya Kupası'nın en büyük favorilerinden bir takımın hocasıysan, daha da ötesi Capello'ysan kaleye bir çare bulacaksın arkadaş. Doğrudur, İngiltere David Seaman'dan sonra hiçbir zaman tam zamanlı bir kaleciye sahip olmadı. Hoş, Seaman'da tatmin edici bir kaleci değildi belki... Ondan sonra kaleciler en fazla 10'ar maçlık periyotlarla korudular kaleyi ve hep değiştiler. Ve işte, katılamadığınız bir Avrupa Futbol Şampiyonası sonrası, gerçekten favori olduğunuz ve çok büyük bir şevkle, istekle başladığınız bir turnuvada berbat bir kaleci hatası. Robert Green kötü kaleci mi? Yıllardır Premier Lig'de olduğuna, milli takıma gelebildiğine göre hayır. Ancak büyük turnuvalarda büyük takımların kalesini korumak güven, özveri ve tecrübe istiyor, burası kesin. Robert Green'de güven ve özveri yok. Keza Scott Carson da İngilizlerin en gelecek vaat eden kalecilerindendi, Steve McCLaren final hüviyetindeki Hırvat maçında kaleyi emanet etti, o da ağırlığını kaldıramadı o maçın ve bugün piyasada yok. En azından David James tercihi daha makul olabilirdi böyle bir ortamda. Dünyanın küreselleşmesi, teknolojinin gelişmesi de kötü. Normal şartlarda sadece İngilizlerin sövüp sayacağı Green'e bugün İngiltere'ye kupon yapan herkes giydiriyor.

Oyuna dönersek, İngiltere çok iyi başladığı oyunda golü de çok erken buldu. Bu akşam çevresine gerçekten iyi servis yapan ancak asla bir golcü olmayan Heskey'in pasında Gerrard attığı golle zaten bu turnuvayı 4 yıldır bekleyen takımı iyice havaya soktu. Ancak dakikalar ilerledikçe önce Milner'ın sakatlanması ve Wright-Philips'in oyuna girmesi, sonra da kalecinin elim hatası İngilizleri oyundan soğuttu. Özellikle hücumda çok katkı veremese de savunmada adamını kovalayan Milner'ın yerine solda oynamaya hiç alışkın olmayan Philips'in girmesi İngiltere'nin ritmini bozdu. Maç içinde soğuk duş yiyen bir takımı ancak oyuncu değişiklikleriyle gelen oyuncular kurtarabilir, bu genelde böyledir. Capello'nun tercih ettiği Philips'in kendine hayrı yoktu, Carrahger zaten bir defans oyuncusuydu, son olarak oyuna alınan Crouch ise geç girmesinin yanında takıma bir şey katamadı. Hal böyle olunca da İngilizler galibiyet golünü bulamadı.

Bu sezonu İngiltere'nin en formda adamı olarak geçiren Rooney'in bugün son derece etkisiz kalmasını garipsedim. Rooney her zaman ileri uçta etkili olan bir isimdi, bugün de forvetin biraz arkasında oynamasına karşın çok daha etkili olması lazımdı. İngiltere kalan Cezayir ve Slovenya maçlarını kazanarak en kötü ihtimalle averajla grup birincisi olacaktır. Ama bu akşam zor, baskılı, işin sıkıştığı anlarda çok da iş bitirici olmadıklarını net bir şekilde gördüler. Capello bunu avantaja çevirebilecek mi en merak ettiğim nokta bu şu anda. Eğer döndürebilirse hatalarından beslenen bir takım zaten her zaman diğerlerinden avantajlıdır. Döndüremezse "her zaman iyi oynayan ancak çeyrek finalde ani bir şekilde elenen İngiltere" portesiyle bir kez daha karşı karşıya kalacağız demektir. ABD ise oyunu daraltması, kontra ataklarıyla her zaman tehlikeli bir takım. Onlar da bu gruptan çıkmak için Slovenya ile kapışacak ve büyük ihtimalle üst tura çıkacaklardır. Aslında ABD küçüklerle küçük büyüklerle büyük olan bir ülke. O bağlamda çok iyi maçlar oynayabilen ancak hiç umuldadık takımlar karşısında zavallı durumlara da düşebilen bir takım. Yine de Dünya Kupası'nın dünya futbolunun en ciddi arenası olması onların konsantrasyonunu bu akşam olduğu gibi üst seviyeye çıkaracağından ve Bob Bradley gibi iyi bir teknik adamları olduğundan gruptan çıkma hususunda şanslı görüyorum ABD'yi.

Hiç yorum yok: