1 Aralık 2010 Çarşamba

HAKAN ŞÜKÜR SONRASI DÖNEM ve GS YÖNETİMİ


Galatasaray maçlarını tek tek yazmak normal şartlarda büyük keyif. Ancak artık bu maçlar aynı fabrikadan çıkarmışçasına aynı sonuca gidiyor; Mağlubiyetten ziyade Galatasaray'ın rakibi karşsısında üstün olamadığını görmek, bunun sadece o maçlığına olmadığını bilmek... Asıl sıkıntı veren, durumu vahim yapan bu. Rakip Trabzonspor, Manisaspor veya Antalyaspor olmuş çok fark eden bir şey olmuyor. Peki, Galatasaray Futbol Takımı bu hale nasıl geldi, bu hale gelişteki en önemli kararlar, virajlar nelerdi, son şampiyonluğumuzu kazandığımız 2007-2008 sezonundan itibaren hatırlamakta fayda var. 2006 senesinde son haftada gelen mucizevi şampiyonluktan sonra takımdaki son kullanma tarihi o dönem için geçmiş futbolcular(Orhan Ak, Cihan Haspolatlı) gibi oyuncuların yanına Inamoto, Tolga Seyhan, Carrusca gibi hiçbir fayda sağlamayacak oyuncular alınmıştı. Kısaca mucize şampiyonlukla birlikte o kadro zaman kazanmış, aslında çok gerekli olan revizyon ertelenmişti. Ertesi sezon çok başarısız geçince Galatasaray Yönetimi 2007 yazıyla birlikte bugün dahi halen sonu gelmeyen bir operasyona başladı. Takıma birçok oyuncu katıldı, teknik direktörlüğe Kalli getirildi. Yeni bir yapılanma başlatıldığı, bunun meyvelerinin en erken 2-3 sene sonra alınacağı söylense de, sezon sonuna doğru Kalli'nin gönderilmesiyle kazanılan ivme bir şampiyonluk daha getirdi Galatasaray'a. Bu şampiyonluk maalesef yönetimin elini daha da güçlendirdi. Yine 2008 yılının Mart'ında tek sorumlu yöneticilikten başkanlığa terfi eden Adnan Polat, elinin güçlenmesiyle, kim ne derse desin hem saha içi hem de saha dışındaki üstün gayretleriyle 2006 ve 2008 sezonlarındaki şampiyonluklarda en büyük paya sahip isimlerden biri olan Hakan Şükür'ü takımdan gönderdi. Hakan Şükür yaşı gereği futbolu bırakacak konuma gelmişti ama hala takımına yararlı bir oyuncuydu. Burasının idari bir tercih olduğunu kabul ederek geçebiliriz lakin oyunculuğunun ötesinde yıllardan beri Galatasaray'ın içinde bulunan bir ağabey olarak oyunculara yaptığı önderlik rolünü bir anda geçmek mümkün değil. Galatasaray 2006 yılındaki neredeyse 8-9 ay süren parasızlığa, 2008'deki teknik adam boşluğuna karşın gelen başarılara şu anda ulaşamıyor. Bunda bilinçsiz, plansız yapılan Hakan Şükür operasyonun rolü sanıldığından çok daha fazla.

2008 yılında takımın lideri gittikten sonra teknik adam tercihini de liderlik özelliği asla bulunmayan Skibbe'den yana kullanılınca, Baros-Kewell-Meira-Sanctis gibi transferlere rağmen istenen düzen bir türlü oturtulamadı. İşlerin kötü gittiğini ancak Şubat sonunda anlayan yönetim lider eksiğini Galatasaray'ın en önemli kaptanlarından Bülent Korkmaz ile kapatmaya çalıştı ama Bülent Korkmaz'ın işinin sadece oyuncuları deyim yerindeyse gaza getirmek olmadığını, taktik-teknik ve daha birçok yönden oyuncularla uğraşması gerekeceğini hesaplayamadı. Sezonun bitişiyle Bülent Korkmaz ile birlikte kadrodaki bir ağabey daha(Hasan Şaş) ayrıldı takımdan. Bülent Hoca'dan sonra Frank Rijkaard'ın takımın başına gelişi açıkçası ben dahil herkesin dibini düşürdü. Rijkaard'ın Barcelona'daki uzay futbolunun temellerini atması aynı şeyin Galatasaray'da da olacağını hayal ettirdi herkese ama kimse Rijkaard'ın stilinin Türk Futbolu'na hiç uygun olmadığını düşünmedi. Frank Rijkaard, Türkiye'nin deyimiyle total futbol oynatmaya çalışan, başka bir mantığı, sistemi asla kabul etmeyen bir hocaydı. Yani sonradan herkesin anladığı üzere Türkiye'de başarılı olma ihtimali yok gibiydi. Şimdilerde Schuster'in de olmadığı gibi. Aslında Frank Rijkaard'ın getirildiği anda bu yönetimin futboldan anlamadığını, dönemin şartlarına göre iş yaptığını, rüzgar nereden eserse ona göre gittiğini anlamak gerekiyordu. Önce mücadele futbolunu benimseyen bir Kalli ile yeniden yapılanmaya giden, hemen ardından Skibbe gibi daha narin, ayağa pas oyununun bir temsilcisini göreve getiren, ardından yine mücadele futbolundan başka bir tarz oynattığını görmediğimiz Bülent Korkmaz'ı biraz da kaptanlık kisvesinin arkasına saklanarak tekrar kulübe kazandıran, en son olarak da "Bu da olmadı, gelsin oynamaya çalışan, ayağa pas futbolunun şu dönemdeki en önemli adamı Rijkaard" diyen bir yönetim.

Evet, Hakan Şükür'ün gönderilmesiyle Futbol Takımı'nın girdiği karanlık yol, yapılan bu birbirine taban tabana zıt 4 teknik direktör hamlesiyle daha da berbat bir hale geldi. Rijkaard'ın gönderilmesinden sonra Hakan Şükür'e yapılan sportif direktörülük teklifi de maalesef yönetimin hatasını anladığını hissettirmemeli kimseye. Dönemin koşulları çerçevesinde, taraftar tepkisini azaltmak için yapılmış şovenist bir hamle, aynı Fatih Terim'e yapılan teklif gibi. Tabii Hakan Şükür de onca zaman hakkında alenen kötü konuştuğu, yanlışlarını söylediği daha da önemlisi sportif başarı için gerekli koşulları taşımayan bu yönetimle çalışmayı kendine yakışanı yaparak reddetti. Bunca yıl boyunca kazandığı saygınlığı, bir teklifi kabul ederek, kolaya kaçarak zedelemedi. Yazının konusu olan Futbol Takımı'na gelirsek en azından 2012 Mart'ına kadar düzeleceğini zannetmiyorum. Daha sonrası ise Allah-Kerim.

2012 Mart'ı derken kongreden yani bu yönetimin gidişinden bahsettiğim açık. Ancak ortada bir gerçek var ki, her ne kadar futbol konusunda aşırı derecede başarısız olsa da, bu yönetim Galatasaray Spor Kulübü'ne çağ atlattı. İdari, mali, sponsorluk, reklam, pazarlama gibi konularda Galatasaray şu anda olması gerektiği noktaya doğru emin adımlarla ilerliyor. 2006 Mayıs'ında son hafta gelen şampiyonluğun verdiği 1 haftalık coşkuyu saymazsak, bir Galatasaraylı'nın o döneme göre kulübüyle şu anda daha fazla iftihar etmesi gerektiği aşikar. Fotomaç gibi yazdığı asparagas transfer haberi sayısı bir önceki günden daima fazla olan bir gazete dahi, "Günün Şakası: Galatasary Ludovic Giuly'ye Gitti" tarzında haberler yapıyor, Avrupa Futbolu'ndaki miadını doldurmuş Kily Gonzalez için 1 ay Inter'in kapısında yatılıyor ama sonuç alınamıyordu. Daha bunun gibi birçok kokuşmuş olayı herkes bildiği için tek tek hatırlatmaya gerek yok. İşin daha da kötüsü artık Galatasaray adını duyunca parasını alamayacağını bilen oyuncu ve kulüpler vardı. Neyse ki şu anda o döneme göre kulüp olarak çok daha ileri bir konumda Galatasaray.

Adnan Polat yönetimi futbol konusunda çok başarısız hatta belki de Galatasaray tarihinin en kötüsü. Değindiğim gibi Hakan Şükür'ün plansız bir şekilde gönderilmesiyle başlayan hatalar zinciri bugüne kadar uzayarak geldi ve artık dibe vuruldu. Bu durumdan, futbol takımı olarak, bu yönetimle çıkmak oldukça zor, çıkılması için 2006 şampiyonluğundaki gibi bir mucize lazım. Ancak kulüp genel durumu düşünüldüğünde 2012'ye kadar olan görev süresini tamamlaması ve bu süreçte Galatasaray'a kurumsallaşma sürecini tamamlattırması gereken bir yönetim bu.

Hiç yorum yok: