Aslında CSKA Moskova – Beşiktaş maçının tamamını izlemiş olmam ve maçla ilgili tespitlerimi anlatmam gerekiyor belki. Ama maalesef Beşiktaş’a 17 dakika dayanabildim. O dakikalarda skor olarak geride olması önemli değildi. Hatta Dzagoev’den attırılmasını ciddi bir şekilde tartışacağım ancak kurtarılması çok çok zor olan bir şut geldi ve gol oldu. Zaten kalede de uzaktan şutlarda gerçekten zaafı olan Rüştü varken bu topun gol olmamasını dilemek biraz güç. 17.dakikaya kadar Beşiktaş’ın Holosko ile yakaladığı çok net bir gol pozisyonu da olmasına rağmen şampiyonumuzdan herhangi bir umut ışığı alamadım ve aynı Liverpool maçında 2.golü yer yemez yaptığım gibi TV’yi kapattım. Karşılaşmanın bu bölümlerinde ahım şahım oynamadığı her açıdan belli bir CSKA karşısında dahi bir amatör takım edasında olan bir takıma, ülkemizi Şampiyonlar Ligi’nde temsil eden tek takımımıza dahi sabır gösteremedim. Dolayısıyla maç hakkında söyleyecek çok bir şey yok. Ben daha çok BJK’nın genel haline bakacağım. Maç öncesi “yenilirsek istifa edeceğim” tarzında açıklamalar yapma raddesine gelmiş bir teknik adamla bu maçlar kazanılamaz. Bu maçlar daha çok rahat takımların, rahat teknik direktörlerin, rahat futbolcuların maçları. Forvette oynatmaya mecbur olduğunuz. Yeteneğini tüm Avrupa’nın kabul ettiği ve en büyük yıldızınız olan Nişhat Kahveci rahat değilse bu maçı kazanamazsınız. Teknik direktörünüz, hatta asbaşkanının dahi istifasını istediği başkanınız rahat değilse bu maçlarda iyi sonuç alma ihtimaliniz yok denecek kadar az.
Aslında tam olarak izlemediği bir maç için çok bile yazdım, sözünü tutsun veya tutmasın Mustafa Denizli ile ilgili bir yazı yazmanın vakti çoktan geldi de geçmek üzere…
Aslında tam olarak izlemediği bir maç için çok bile yazdım, sözünü tutsun veya tutmasın Mustafa Denizli ile ilgili bir yazı yazmanın vakti çoktan geldi de geçmek üzere…