Çok fazla umutvar olmasak da artık önümüze bakacağız. 4-2-3-1’e dönen Galatasaray’ın şansı ne? Galatasaray bu sistemi özellikle Misimovic transferinden sonra başarıyla oynayabilecek bir takım haline geldi. Kaleye yeni transfer yapılmaması, Ufuk’a güvenilecekse, memnuniyet verici. Ufuk en az Onur Kıvrak kadar potansiyelli, ilk yarı sonuna kadar şans verilirse Galatasaray’ın uzun yıllar gözünü kırpmadan kaleyi vereceği bir oyuncusu olacak. Defans hala tam olarak Rijkaard’ın istediği defans değil. Özellikle Servet-Rijkaard ekürisinden tam randıman alma ihtimalimiz yok gibi. Sol beke yapılan Insua transferinden sonra Servet’in kulübeye Balta’nın göbeğe çekilme durumu var ama Balta bu formuyla odun dahi kesemez. Servet mücadelenin ön plana çıktığı Türk Futbolu’na son derece uygun bir oyuncu. 4-2-3-1’e dönünce daha iyi bir performans göstereceğini düşünenler olabilir ama sistem değişse de zihniyet Rijkaard zihniyeti olacağından topla ilişkisi ateş-barut misali olan Servet’ten üstün performans alınması çok zor. Insua-Sabri beki ise tam olarak Rijkaard’ın anlayışına uygun, ileriye sınırsız destek veren oyuncular. Savunma anlamında eksikleri var lakin genel olarak artıları eksilerine çok baskın gelecek bu adamların, özellikle Ali Turan-Hakan Balta ikilisinden sonra.
Galatasaray’ın asıl sancısı orta sahada. 4-3-3 oynarken 3 oyuncuya giydirmek zorunda kalan Galatasaraylıların hedefinde 4-2-3-1’e dönünce 2 oyuncu olacak. Şaka bir yana Lorik Cana’nın formunu bulmasıyla şüpheli oyuncu sayısı 1’e düşecek. Burada form durumu iyi olanın oynatılmasıyla Ayhan-Barış-Sarp-Musa Çağıran dörtlüsünden en iyi verim almak zorunda Galatasaray. Sakatlık olmadığı sürece Arda – Misimovic ve Baros’un yeri garanti ön tarafta. Arda konusunda yapılması gereken bu adamın Milli Takım performansına erişmesinin sağlanması, fazlasına gerek yok. O performansı verdikten sonra bu hem beyin Misimovic hem de forvet Baros’un işini kolaylaştıracak, takımın karşı kaleye çok daha rahat gitmesini sağlayacak. Sağ taraftaysa belirsizlik var, forma rekabeti yaşanacak, kesin bir isim yok şu anda. Elano – Pino – Aydın – Serdar dörtlüsü forma bulabilir ama son 2 ismin deyim yerindeyse kendine hayrı yok ki Galatasaray’a olsun. Aydın son 2 maçta kıpırdasa da Galatasaray taraftarı artık ondan ümitli olmamaya neredeyse ant içmiş durumda. Elano ve Pino’dan hangisi tercih edilecek bilemiyorum ama ben olsam sağlam olduğunda Pino’yu oynatırım. Elano’nun Galatasaray’a ne kadar faydalı olabildiği ortadayken yırtıcı özelliğiyle ön planda olan, gelişim göstermesi kuvvetle muhtemel bir adama o şansı tanımak çok daha mantıklı gibi görünüyor. Bir de alt yapı var tabii. Galatasaray normalde alt yapıya önem veren bir kulüp olarak bilinir. Frank Rijkaard da gençleri sever diye bilinen bir hocadır ancak ilk senede bunu da göremedik Rijkaard’dan maalesef, başka hiçbir şeyi de göremediğimiz gibi. Emre – Sinan – Cumhur – Berkin – Anıl ve hatta yeni gelen İbrahim Selen’den herhangi biri takıma girebilecek mi, merakla bekliyorum.
Her zaman söylediğim gibi kadro olarak asla yabana atılmayacak bir takım Galatasaray. Ama teknik heyetle ülke futbolu arasında bir türlü doku uyuşumu sağlanamadı, bu saatten sonra da ben sağlanacağına inanmıyorum. Türkiye Şampiyonluğu için gerekli ilk şeyler yüksek konsantrasyon ve mücadele olduğundan teknik heyet istenen düzeye gelemese de bu başarının yakalanma ihtimali %0 değil. Türk Telekom Arena faktörü de unutulmamalı. Buradan bakıldığında bu sezon için Galatasaray böyle görünüyor. Bir Galatasaraylı için yaşananlar hiç iç açıcı değil, geleceğin de çok fazla umut vaat ettiği söylenemez. “Galatasaray’ın olduğu yerde her zaman umut vardır” sözüne iman ettiğimiz için sessizce bekleyeceğiz, tabii kimseye büyük ümitler aşılamadan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder