15 Mart 2009 Pazar

ARSENAL



Arsenal Kulübü, 1886 yılında İngiltere’de cephane üretimi işleriyle uğraşan kişiler tarafından kuruldu. Kulübün Gunners lakabı buradan gelmektedir. Kulübün 1982’den beri başkanlığını yürüten Peter Hill-Wood, ailesinin başkanlıktaki 3.temsilcisi. Daha evvel dedesi Samuel Hill-Wood, 1929-1936 ve 1946-1949 olmak üzere 2 dönem, babası Denis Hill-Wood ise 1962-1982 yılları arasında başkanlık yapmıştır. Başkanlık bayrağını babasından devralan Peter Hill-Wood 27 yıldır bu görevi aralıksız sürdürmektedir. Buradan Arsenal’de bir krallık sisteminin olduğunu çıkarabiliriz. Bunun yanında Arsenal kulübü bilindiği üzere İngiltere’nin en başarılı takımlarından biri. Tarihinde 13 İngiltere Ligi şampiyonluğu(bunların 3ü Premie Lig’de 1998,2002 ve 2004 yıllarında), 10 FA Cup şampiyonluğu, 2 Lig Kupası Şampiyonluğu, 1 İngiltere 2.Lig Şampiyonluğu, 1 Şehirlerarası Fuar Kupası Şampiyonluğu(Eski UEFA Kupası), 1 Kupa Galipleri Kupası bulunan Arsenal’in şimdilerdeki en büyük hedefi 2006 yılında final oynadığı Şampiyonlar Ligi’nde kupayı almak. Arsenal’in bu başarılar arasındaki en çarpıcı olanını ise 2003-2004 senesinde namağlûp kazandıkları Premier Lig şampiyonluğu olarak gösterebiliriz. Maçlarını 60,355 kişi kapasiteli Emirates Stadı’nda oynayan Arsenal bu stadı 2006 yılında emektar oyuncusu Dennis Bergkamp’ın jübile maçıyla kullanmaya başladı. Gunners daha önceleri zaferlerini 38,419 kişilik Highbury Stadı’nın zemininde yaşıyordu.

Peter Hill-Wood

1996 yılında menajerlik görevine Fransız Arsene Wenger’i getiren başkan Hill-Wood Türkiye’deki kulüp yöneticilerine örnek olacak bir şekilde halen aynı teknik adamla devam ediyor. Arsene Wenger demişken kendisi hakkında da bilgi vermeden geçemeyeceğim. Fransa’da birkaç takım çalıştırdıktan sonra 1987’de Monaco’nun başına geçen Wenger bu takımda 1 Fransa şampiyonluğu yaşadı. Fransa Kupası’nda da 1 kez mutlu sona ulaşan Arsene Wenger, Monaco’daki döneminde Galatasaray ile de Şampiyon Kulüpler Kupası’nda karşılaştı. O sene efsanevi maçlar oynayan Simoviç’li, Prekazi’li, Tanju’lu Cimbom karşısında çeyrek finalde elenmekten kurtulamadı. 1991-1992 senesinde de yine Monaco’yla Kupa Galipleri Kupası’nda finale yükseldi ama Bremen’e finalde kaybetti. Avrupa Kupaları’nda finallerde kaybetmek Arsene Wenger’in kaderi olacaktı. 2000 senesinde UEFA Finalinde Fatih’in Aslanlarına bir kez daha boyun eğen Wenger, 2006 senesinde de Şampiyonlar Ligi Finali’nde Ronaldinho’nun Barcelona’sına yenildi. Her ne kadar portföyünde Avrupa Kupası bulunmasa da Arsene Wenger 3 İngiltere Premier Lig Şampiyonluğuyla(birisi namağlûp) saygıyı hak ediyor. Zaten kendisi birçok otorite tarafından dünyanın en iyi teknik adamları arasında gösteriliyor.

Arsenal’in son yıllardaki Avrupa serüvenine baktığımız zaman, 2005-2006 sezonunda Thierry Henry’nin önderliğindeki takım çok güzel bir periyot çizerek Şampiyonlar Ligi’nde finale yükseldi. Bu sezonda Real Madrid, Juventus ve Villarreal’i eleyen Arsenal, finalde Barcelona’ya kaybetti ve ilk Şampiyonlar Ligi Kupası’nı almayı başaramadı. 2006*-2007 senesinde aynı başarıyı tekrarlayamayan Arsenal gruptan çıksa da son 16’da Hollanda temsilcisi PSV Eindhoven’e takıldı. Bir sonraki sezon çeyrek finale çıkmayı başaran Wenger’in talebeleri, Şampiyonlar Ligi ustası Liverpool’a elendiler. Bu sezonsa Fenerbahçe’nin bulunduğu grupta yer alan Arsenal, Fenerbahçe’nin Avrupa Kupaları’nda sahasındaki uzun süren yenilmezliğine de son vermiş oldu. Arsenal grubu Porto’nun ardında 2.olarak tamamladı. Son 16 turunda Roma’yı 1-0lık 2 maçın ardından penaltılarla eleyen Arsenal’de hedef en azından yine finale çıkabilmek.

13 yıldır Arsene Wenger’in görev yaptığı takımda bu sürede elbette ki birçok yıldız forma giydi. Thierry Henry, Ian Wright, Patrick Vieira, Dennis Bergkamp, David Seaman, Davor Suker, Tony Adams, Martin Keown, Ray Parlour, Robert Pires, Sylvain Wiltord, Marc Overmars ve Ashley Cole bu starlardan bazıları. Tabii ki bu isimler arasında Henry'nin yeri taraftalarda çok ayrı. Takımda en çok forma giymiş efsaneler, şimdilerde teknik adam olan David O’Leary, David Seaman ve 2000 finalinde Hagi’nin kırmızı kart görmesine sebep olan tartışmanın baş aktörü Portsmouth menajeri Tony Adams. Arsenal formasını en genç yaşta giyen oyuncu ise daha 17sine basmadan bu onuru yaşayan Francesc Fabregas.


Arsenal’in şu andaki kadrosu da bir yıldızlar karması. Her ne kadar dünya çapında bir kalecisi olmasa da Toure, Gallas, Fabregas, Rosicky, Nasri, Eduardo, Van Persie, Adebayor dünya futbolunda söz sahibi oyuncular. Bu yıldızların yanına son transfer döneminde Rus futbolunun altın çocuğu Andrei Arshavin de eklendi.

Genç oyunculara baktığımızda da umut veriyor Arsenal. Fran Merida, Jack Wilshere, şu an Lillestrom’da kiralık olan Havard Nordtveit, Aaron Ramsey, Nacer Barazite ve Carlos Vela geleceği çok parlak görünen genç oyuncular. Tamamı ülkelerinin genç milli takımlarında oynuyorlar hatta Caros Vela ve Ramsey A Milli takımlarda da yer aldılar.

Son olarak Arsenal’in bu sezon ki ülke içi performansına değinerek yazıya son verelim. Ligde işler istedikleri gibi değil. 29 maçta topladıkları 52 puanla 5.sıradalar ve gediklisi oldukları Şampiyonlar Ligi’ni kovalıyorlar. Lig Kupasında alt lig ekibi Burnley’ye çeyrek finalde elendiler. Federasyon Kupası’nda ise Salı günü çeyrek finalde Hull City ile karşılaşacaklar. Kesinlikle Wenger’in sezon başında umduğu bir performans değil ancak ben Arsenal’in ŞampiyonlarLigi biletini alacağına kesinlikle inanıyorum.

2 yorum:

bahadır dedi ki...

hilmi bey gerçekten çok guzel bir yazı.
Yalnız Arsene Wenger çok iyi bir teknik direktör olmasına karşın hala bir şampiyonlar ligi şampiyonluğu olmaması ve takımın tecrübeli oyuncularını satarak çok genç bir kadro oluşturması Wenger in eksi yönleri .
Ve Fabregas, bence dunyanın en iyi oyuncularından biri inşallah bir gun katalanların 4 numarası olark goreceğiz onu .

HHKahraman dedi ki...

Aslına bakarsak, Arsenal son zamanlarda dünyanın parası diyebileceğimiz miktarlara oyuncu satmadı. Ve evet henüz bir Şampiyonlar Ligi Kupası yok, gerçi ben kolay kolay olacağını da zannetmiyorum. Fabregas'a gelince o zaten iyi umarım kendini daha da geliştirerek Xavi abisi gibi olur.